ÇAMAŞIRA DÜŞMAN, LEKELERE DOST (VII)

Türk toprağı mefhumunun yalnız Türk’e lüzumu olduğunu zannedenler modern dünyanın oluşumu hususunu merkeze küfrü alarak algılamış olanlardır. Biz Türkler kâfirdir diye yaratılmış ve halen yaratılmakta bulunan bir kâinat fikrinden mahrum kalanları biliriz. Bizim bilişimizden dolayı Türk toprağı mefhumu bir şekilde cümle âleme lâzım. Bunun lüzumuna kanaat getirmeyen her kim olursa kaydını şeytanlık ordusuna yaptırmaktan menfaat ummuştur. Âdem ile Havva cennetten çıkarıldıktan sonra İblis dünya hayatını bulandırıcı bir ordu kurdu. Allah’ın salih kullarına bu ordunun şeytanlık ordusu karakterinde icra-i faaliyette bulunduğunu fark etme zarureti farz oldu. İblis ve şeytan kelimelerini kullanmada konulan farka dikkat edelim. Melunların halinde sarahat bulunan yerlerde iblise atıfta bulunmak, melanetin tahammül hududunu aşmadığı yerlerde şeytanı anmak insanların alışkanlıkları arasındadır. “Bu iblisin işi” ibaresiyle “Yine ne şeytanlık yaptın?” sualini karşılaştırmamız mezkûr alışkanlığı izaha yeter.

Modern dünyanın oluşumunu algılamak, bu algılamaya merkeze küfrü değil de imanı alarak ulaşmak zihni birçok merhaleden geçirmeği gerektirir. Elimizde merhaleleri fark etmemize yarayacak iki hikâye var: Birincisi Türklerin bir vatan edinmeleridir. Tecelli ilk hikâyenin ikincisine yol açmasıyla tamamlanmış oldu. Yani Türklerin vatan edinmeleri Avrupalıları bildikleri dünyayı aşma, dünyanın bilmedikleri yerlerine ulaşma fikrine götürdü. Kristof Kolomb niçin Hindistan’a batıdan varacağı iddiasını kabul ettirebildi? Çünkü doğu yolunu Avrupalılara tıkayan Türklerdi. 

Meseleyi yalınkat bir hükümranlık ve bu hükümranlığın istinat ettiği askeri güç meselesi seviyesinde ele alırsak merkeze küfrü alma hatasından kurtulamayız. Şeytanlığı kurnazlık sanarak iblisle aramıza mesafe koyduğumuz zannı felaketimiz olmuştur. Türkleri her dönüm noktasında yüzüne Türk maskesi takılanlarla karıştırdık. Verdiği bir anlık geçici rahatlık sebebiyle parlak gördüğümüz ve içimizdeki dünya sevgisiyle parlattığımız Türk maskelileri zahmeti göze alan nur yüzlü Türkler yerine konabileceği avuntusu millî varlığımızı zehirledi. Ağaçlar ormanı görmemize engel oluyor. Önümüze rahat düşkünlerinin yerli yersiz kıyasları ölçü sayarak ayrımlar koymaları iman gücüyle daha kolay anlaşılır bir ifade yakalamamıza imkân vermiyor.

Kolay anlaşılır bir ifade yakalayabilmemiz ancak dini imandan ayırmadığımız zaman mümkündür. Kolaylık Allah’a kulluk şartlarına halel getiren her şeye husumet duymamızda, düşmanlık beslememizdedir. Kapitalistlere geçerlilik bahşeden modern çağda Türk vatanı kavramının Allah’a kulluk şartlarının başına geçtiği vakıası ilme vâkıf olanların nasibine düştü. Bunu öğrenmemiş kişiye âlim demek doğru değildir. Âlim dediğimiz zaman mü’mini, mü’min dediğimiz zaman da âlimi kast etmiş olmayız. Gelin görün ki, işin püf noktası ilme vâsıl olmayanı mü’min, imana erişmemişi de âlim saymamızın imkânsızlığındadır. Makbul haberleşme istediğini Allah’tan isteyenler arasında olur.

Alınıp verilen haberler arasından Türk vatanı lâfzını ihraç ederseniz kendinizi istediğini Allah’tan isteyenler zümresine dâhil etmeği bir deneyin. Bunu asla başaramayacaksınız. Üstelik hadise bununla da sona ermiş olmayacak. Allah’tan gayrısına el açtığınızda kimlerle mutabık kaldığınızı da gizleyemeyeceksiniz. Vardığınız mutabakat sizi utandırmadığı gibi gururlandırıyorsa, bu Türklere yaptığınız kötülükten zevk aldığınız anlamına gelecektir. Modernlik karşısında duruşunuza dikkat edin. Evet, dikkat! Dünyayı bu güne “Mağlup Edilemez Türk” getirmedi. Bilakis dünyaya bütün pislik Türk’ün devreden çıkarılmasıyla bulaştı.

İsmet Özel, 14 Mayıs 2018


İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.