İnsanlar Kuran-ı Kerim’in niye nazil olduğunu, niçin Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerini anlamadıkça kendilerine bir çıkış yolu bulamazlar. “Bulurlar” diyenler kâfirin ta kendisidirler. Yani “Kur’an’ı boş ver, ben doğrusunu biliyorum” dediğin zaman sen Müslüman olabiliyor musun? Yani nasıl olabiliyorsun? “Ben de Müslüman’ım ama Kur’an okumam.” Yani Allahın vaadinin hak olduğunu bilerek bir şeye başlarsın. Haa yapamadık. O zaman kabahat sende. Yani sen ne zaman sadakat gösterdin de bundan dolayı zarara uğradın? Bunu kendi hayatınızda, kendiniz söyleyin. Ne zaman hayatınızda sadakat gösterdiniz de bunun zararını gördünüz? Hiçbir örnek gösteremezsiniz. Ama kendi hayatınızda geriye doğru bakın: Ne zaman ihanet ettiniz o zaman onun beş misli zararını gördünüz. Hepimiz için doğru olan bir şey bu. Yani onun için doğru bir şeyi yapmaktan korkmak kime düşer?
İşler Türklerin Türkleri itaat ettirmesiyle yürümez. Ve zaten bu bir karakter olduğu için, bu bir tarihi rol olduğu için ‘eğik boyun’la bu rolün ortaya çıkmasına imkân yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta durmasının tek sebebi hâlâ bizim Mekke ve Medine’yi Müslüman hâkimiyetine kavuşmasını sağlama ümidimizdir.
biz eğer yazımızı geri alabilirsek bu her şeyimizi geri aldığımızın da ispatı olacak.
"'Eğer bizi Avrupa Birliği'ne almazlarsa Kopenhag Kriterleri'ni Ankara Kriterleri yapar, yolumuza devam ederiz' demek, 'biz gâvurlaşmaktan asla caymayacağız...
Yani insanlar yaptıkları her şeyde “bu Türkiye için” diyebiliyorlarsa, Türkiye’nin dünyada herkesin “vay canına” diyebileceği bir ülke olmasına mani olacak hiçbir şey yok.
"Dünyada İslâm'ın bir istiklâl iddiasında bulunduğu yegâne ülke Türkiye'dir. Hiçbir ülkede İslâm'ın istiklâli uğruna idareye hâkim olmuş bir zümrenin mevcudiyeti bahis konusu değildir.
"Hayatımızın tanzim edilmesine itiraz etmediğimiz sürece asıl nizam vericinin Allah olduğunu unutmuş oluruz."