İSMET ÖZEL KİTAPLARI
Hıristiyanların yirminci yüzyılı hangi bakımdan sona erdi? Birinci çeyreği sona ermekte olan yirmi birinci asır sağcı ve solcu bunca ihtilâle rağmen insan yığınlarının refaha, barışa, özgürlüğe kavuştukları bir zamanın işaretlerini mi belirgin hale getirdi? Maalesef hayır. Sadece dünyanın bütününde vakti tayin etmenin rakamı değişti. Yerkürede açlık, yoksulluk, savaşlar ve her türden baskı gelenin gideni aratacağı bir şekilde devam ediyor. Hıristiyanların yirminci asrı tarihten Türk damgasını silip atma zamanı olarak kayda geçti. Yirminci asır uç verir vermez önce İtalyanlar Libya’da Türk hâkimiyetinin son bulmasına yol açtı. Ardından Balkan Savaşları baş gösterdi. Sonuç Türk gücünün artık Balkanlarda hissedilemeyişi oldu. 1908’deki II. Meşrutiyet’in şiarını hatırlayın: Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet ve bu Fransız ihtilâlinin üç kavramına Osmanlı kafasının ilâve ettiği Adalet. Hürriyet kimin içindi? Kimin kimle eşit olması isteniyordu? Kardeşlik imamla rahibin ve hahamın kucaklaşması olarak anlaşılıyorsa bu davranıştan istifade edecek kimdi? Osmanlı kafası hürriyetin, kardeşliğin ve eşitliğin yanına adaleti ilâve etme ihtiyacını niçin duymuştu?
Yukarıdaki suallerin cevabı 1839 Tanzimat Fermanı’nda apaçık verilmiştir. Ferman Osmanlı Millet Sistemi’ne son veriyor ve bütün tebaanın eşitliğini ilân ediyordu. Artık milletlerin bir hiyerarşik sıralaması yoktu. Ortodoks Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Katolik Hırvatlar, Katolik Ermeniler, Gregoryen Ermeniler ve Yahudiler birbirine eşit milletlerin mensuplarıydılar. Osmanlı mülkünde Müslümanların bütün imtiyazları ellerinden alınmıştı. Hıristiyanlar ve Yahudiler mabetlerini istedikleri ebadda inşa edebilirlerdi. Asıl ve köklü değişiklik ekonomik sahada görüldü. Devletin alış-veriş piyasasına hâkimiyeti sıfıra indirilmişti. Bu 1839’dan sonra Müslümanların günden güne fakirleşmesi ve gayri-Müslim milletlerin içlerinden hayret edilecek derecede zengin bireyler çıkarması demekti. Müslümanlar sonucun ne olacağını bildikleri halde yüz seksen yedi yıldır peynir gemilerini lâfla yürütmeğe çalışıyor. Oysa gayri-Müslimlerin tamamı her gün Dünya Sistemi ile biraz daha kenetlenerek yelkenlerini rüzgârla doldurmasını biliyor.
Tepeden inmeci Batılılaşma akımı Türkeli’nde nevi şahsına münhasır bir hegemonya türetti. Dikkatimizi bu hegemonyanın tepeden inmeci oluşundan başka bir noktaya kaydırmayalım. Eğer kaydırırsak ki olan biten her şey kaymanın vuku bulduğunu ispat ediyor, hürriyet kavramı dolayısıyla paradan para kazanmanın olağanlığına ikna olacağız. Böylece ihvan-ı Müslimin'i toplum hayatından tard etmeği de kardeşlik sayacağız. Eşitlik kavrayışımız bizi yerli-yabancı ayrımının yıkıcı değil, yapıcı olduğu fikrinden uzak tutacak. Adaletten haklının hakkını almasını değil, darbe yiyene insaf etmenin gerekli olduğunu anlayacağız. Uyanık kalın: Zikrettiğim menfilikler gerçekleşmesinden korktuğum şeyler değil. Menfiliklerin hepsi vuku buldu. Her zaman olduğu gibi Allah’tan ümit etmenin vaktindeyiz. Kapitalizm tarafından kuşatılmış olmamız kapitalizme boyun eğmemizin gerekçesi olamaz. Bilakis sıkı bir kuşatma altında bulunmamız kuşatmayı yarma ehliyetimizi yükseltme gerekçemizdir.
İntikam almak insan oluşumuzun bir parçası ve aslî parçasıdır. İntikam duygusu her Müslümana çağla hesaplaşma imkânı bağışlar. Yani her Müslüman intikam duygusu sayesinde sürüyle sürüklenme zilletinden kurtulur ve modernlikle hangi yoldan hesaplaşma gücünü elinde tuttuğunu kavrayabilir. Pîr ü pâk bir İslâm tarihimiz yok. Bu durum Müslümanların eksik bir tarafları olduğunu ifade etmiyor. Bilakis pîr ü pâk bir İslâm tarihine sahip olmayışımız Müslümanlar olarak bizleri diğer inanışların fevkine çıkarıyor. Modernizme yani bâtıla ancak İslâm itikadına dayanarak meydan okuyabiliriz. Türklere reva görülen muamelenin sebebinin onların Allah’ın askerleri sayılmalarından dolayı olduğunu kavradık mı önümüzde İslâmî bir hayat inşa etmenin yolu açılmış demektir.
Yazımızı geri almamız bizi meşru geçmişimizle barıştırmakla kalmayacak bize zulme uğradığımız her sahayı yeniden fark etmemizin imkânını da sağlayacaktır. Ne demektir “yeniden fark etmek”? Bu kentsoylu dünyanın kes-yapıştır yöntemiyle ihdas ettiği hegemonyanın paramparça edilmesi demektir. Önce Türk milletine “Misâk-ı Millî"yi hatırlatacağız. Türk milletinin kendini Dünya Sistemi’ne “cebren ve hile ile” uyarlanma çabalarına rağmen hayatta ve ayakta tuttuğunun hatırlanmasına vesile olacaktır. Biz yazımızı geri aldığımız zaman bütün dünya bir milletin, bir ümmetin yeniden doğuşuna şahit olacaktır. Mahremiyet mahrumiyet olmaktan sıyrılarak kendi yerini sahiplenecek, Türk istiklâli gıpta ile bakılan bir keyfiyete yükselecektir.
İsmet Özel, 12 Safer 1447 (6 Ağustos 2025)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün