İSMET ÖZEL KİTAPLARI
“Devlette devamlılık” tabirini bugünün bürokrat çevrelerinde bile sık sık işitirsiniz. Niçin? Çünkü Cumhuriyet idaresi inkılâpların getirdiği kökten değişikliklere rağmen sıfırdan başlamadığının bilincindeydi. Cumhuriyet idaresi varlığını en az altı yüzyıl devam ettirmiş bir yönetimin yerini doldurma meşguliyeti içindeydi. Devlet idaresindeki birçok uygulamanın teamüle uyularak niçin bu şekilde yapıldığı sorulduğunda aldığınız cevap “devlette devamlılık” olurdu. Gerçekte var mıydı devlette devamlılık? Şeker bayramında misafire çikolatanın yanında likör ikram edilmesi bu devamlılığı ispat ediyor muydu? Ramazan bayramında üç günün, Kurban bayramında dört günün resmi tatil ilân edilmesi daha baştan inkılâpların ciddiyetine gölge düşürmüştü. Aradan yıllar geçmesine rağmen kim inkılaplardan hangisinin ciddiye alınmasını savunabilir?
Tarih adını verdiğimiz şey geçmişte vuku bulmuş her bir olayı içine alan şey midir? Yoksa tarih deyince bir geleceği kazanmak için tekrar edilmesini hiç istemediğimiz vakıalarla sağlam adımlar atmamıza yarayacak vukuatın karşılaştırılmasını mı anlamamız gerekiyor? Bir toplum geleceğini tasarlamada yetersiz kalıyorsa o toplumun tarihi anlamsız bir söz yığınıdır. Sözleri anlamlı kılan canlı bir dün, canlı bir bugün ve canlı bir yarın olacaktır. Kitaplarda ilk Müslüman Türk devleti olarak Karahanlılar anılır. Âlimlerin kurduğu bir devlet oluşundan mı? Hayır. O yörede baş göstermiş bir Rafızi ayaklanmasını bastırmış olmaları onların “ilk Müslüman Türk devleti” etiketiyle buluşmalarına yol açmıştır. Demek ki resmî değil, gerçek Türk tarihi Müslümanların Rafızilerle aralarını açmaları suretiyle başlıyor.
Türklerin geleceği İslâm’dadır cümlesini zaafa uğratan her edim Türk tarih yazımı karşısındaki en büyük engeldir. Bu engeli aşmak için hem Osmanlı, hem Selçuklu mirasına dikkatlice ve titizlikle eğilmemiz gerekiyor. Osmanlı’dan Cumhuriyet idaresi altında yaşayan vatandaşa kalan miras ne yükseliş dönemindeki Fatih kanunnamesi, ne de duraklamadan çöküş dönemine geçiş sırasındaki Köprülüler devridir. Türkiye Cumhuriyeti idaresi altında yaşayan vatandaşa merkezî yetkenin imtiyazsız kişilere sunduğu himayenin miras kaldığını akıldan çıkarmayalım. Türk hâkimiyetinin gerçekleştiği her yerde “küçük insan” merkezî yetke tarafından arkalanmıştır. “Mesken masuniyeti” yalnız Beraya ’nın, devlete haraç vermeyen Müslüman halkın değil, bütün Reaya ’nın hakkıydı. Osmanlı Devleti'ne bağlı kişiler bir gayri-Müslim’in kendi dört duvarı içinde halifeyi katletme kararına varma hakkına sahip olduğunu düşünürdü. Ancak aldıkları kararı tatbik etme kastıyla kendi eşiklerini aştıkları anda kararlarının hukuki sonucuyla burun buruna geleceklerini bilmeleri gerekirdi. Bu yaklaşımın Balkanlarda milliyetçi düşüncelerin yayılması suretiyle İmparatorluğun parçalanmasına sebep olduğunu itiraf etmeliyiz; ama asıl itirafımız Batılaşmacı okur-yazarların vatan fikrine uzak durdukları yolunda olmalıdır.
Batılaşmacı okur-yazarlar niçin vatan fikrine uzak durdu? Bunun başlıca sebebi devlet ricalinin servet edinme hummasına yakalanmış olmalarıdır. Fransızca bir tabir vardır “Riche comme des Pachas” (Paşalar kadar zengin)… Bu acaba yükselme dönemine dair bir tabir miydi? Hiç de değil. Bilakis bu çöküş dönemine dairdir. Paşalar rüşvet alarak servet edinme tutkusuna dalmakla kalmıyor; hangi toprakların elden çıkacağına dair muttali oldukları dedikodulara uyup kendi yakınlarının elde kalacak bölgelere naklini sağlıyorlardı. Müslüman halk hem dışarıdan, hem de içeriden yıkıcıların melanetlerine maruz bırakılmıştı.
Dikkati Meclis-i Mebusan ’ın üzerine yemin ettiği Misâk-ı Millî ’ye çekmek istiyorum. Bu yemini edenlerin Diyâr-ı Rûm’u Dar-ül İslâm’a çeviren gazilerin hatırına yemin ettiklerini hiç sanmıyorum. İşte dananın kuyruğunun koptuğu yer burası. III. Selim saltanatıyla başlayan Avrupa ve II. Cihan Harbi sonrasında sökün eden ABD hayranlığı Türkleri hafızasızlığa mahkûm etti. “Mahkûm etti” diyorum, çünkü Türklerin tarih sahnesine çıkışlarını izah etmenin onların sadece Müslümanlığa intibak ettiğini bilmekle mümkün olamayacağı, izahatı Türklerin dirlik ve düzenliğe verdikleri ehemmiyetle tamamlamak gerektiği bilgisine sahibim. Bir zamanlar “ileri” ülkelerden ve buna mukabil “geri kalmış” ülkelerden bahsedilirdi. Nedense bazı ülkelerin ileri gittiği ve diğerlerinin nedense geri kaldığı kabul ediliyordu. Kolonyalizmi temize çıkarmaya yarayan bir adlandırmaydı bu. Sonraları bu adlandırmayı değiştirmeğe karar verdiler. İleri ülkelerin ileriliklerine hiç dokunulmadı. Buna mukabil geri kalmış tabiri yerini “gelişmekte olan ülkeler” ibaresine bıraktı. Yani zihinlerin fakir ülkelerin gün gelip zenginleşeceği umuduyla doldurulması isteniyordu. Bunların hepsi müstemlekeci Avrupa ve serbest ticaretle dünyayı haraca kesmiş olan ABD merkezli düşüncelerdi.
Benim bütün yazı hayatım hegemonyacı Batı karşısına hakkaniyete dayalı bir hegemonyanın konulması üzerinde duruyor. Bu faaliyetin baş göstermesinin kendilerinin ölüm fermanı olacağını bilenler nasıl olup da Gaza Beylikleri’nin ortaya çıktığı sualinin karanlıkta kalması için gayret sarf ediyorlar. Onlar aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin niçin en az altı yüzyıl yaşadığı sualinin cevapsız kalmasından medet umuyorlar. Çünkü Türkeli geleceğine siyasi entrikalarla değil, ancak bu suallerin yerinde cevap bulmasıyla kavuşabilir.
İsmet Özel, 22 Zilhicce 1446 (18 Haziran 2025)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün