İSMET ÖZEL KİTAPLARI
Bu yazımın başlığının diğer birçok yazımın başlığı gibi size tuhaf geleceğini biliyorum. Sır dediğimiz şeyin aleni olmadığı için, bilakis gizli ve saklı olduğu için sır olduğunu biliyoruz. O halde neredeyse “zeugmatic” diyebileceğimiz “aleni sır” ifadesiyle neyi işaret ediyor yazar? Tuhaflık modernliğe mahsus tuhaflıktır. Mesele modernliğin başlangıcında, diplomaside kendini göstermiştir. Modernizm öncesinde devlet başkanları (krallar, sultanlar, imparatorlar, tiranlar vs.) birbirleriyle görüşmezdi. Çünkü her görüşmenin bir iktidar pazarlığıyla sonuçlanacağı düşünülürdü. Önce kocabaşların görüşmeleri açık edildi; ama görüşme yeri saklı tutuldu. Kimin ayağına kimin gittiği bilinsin istenilmiyordu. Sonraları buluşma yeri de saklanamaz oldu. Gizli tutulan sadece neyin pazarlığının yapıldığı idi. Zaman içinde görüşmelerin muhtevasının da beyan edildiği günlere geldik. Şimdi muhtevaların yorumlandığı, yorumların da yeni yorumlara yol açtığı günlerdeyiz. Böylesi alenilik vakıaların cereyanına tesir ediyor mu? Hayır. Alenilik bazı rakip kocabaşların planlarını bozuyor, bazılarının iyi niyetlerini çürütüyor: Hepsi bu.
Durumun vahameti İslâm’ın tesir sahasını genişletiyor. O zaman soralım: Ne zaman İslâm’ın tesir sahası daralır ve ne zaman genişler? Bu sualin cevabında isabet kaydedebilmemiz için dikkatimizi Hz. Âdem’in yaratıldığı zamana çevirmemiz gerekiyor. İblis Hz. Âdem ile Hz. Havva’yı yasak meyveyi yemenin çok büyük güce erişmeğe sebep olacağı kandırmacasıyla yoldan çıkardı. Yani başından beri müstağnilik Âdem ahfadının bünyesinde yer almaktadır. İslâm teslimiyettir dediğimiz zaman Allah’tan başka güç sahibi tanımadığımıza şahitlik etmiş oluruz. Hüküm “Lâ ilâhe illallah” ile hitama ermez. Hükmü Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahit olduğumuzda tamama erdirebiliriz. Buradan aleni sırrımıza gelelim … Modernlik İslâm’ın tesir sahasını daraltmağa yani her kimsede istiğnayı azdırmağa müteveccihtir. Bir beşer olarak modernliğe giden yoldaki başlangıç bilgileriyle kendimizde güç biriktirdiğimiz vehmine kapılırız. Bu kapılış bizi taraf tutmağa zorlar. Tarafgirliğin fanatizmi bizi bir hatadan diğerine sürükler. Hatadan hataya kayış aleni sırrın hâkimiyet sahasını önce genişletir, sonra pekiştirir. Böylesi bir karakter zaafını kendimizden uzak tutabilmemiz için önce Allah’a ortak koşmaktan uzaklaşmamız ve Allah’ın bizim için Hz. Muhammed aleyhisselâm aracılığıyla seçtiklerine sıkıca sarılmamız gerekir.
Modernlik başımızdan mutlak manada savılması gereken bir şeydir. Zira ayağa düşmüş her şeyi başa çıkarmasıyla meşhur olan bir şeydir modernlik. Futbol kelimesini Türkçeye çevirmek isteyenler “ayaktopu” ifadesini teklif ediyor. Ayaktopunun baş tacı edilmesi tam bir tevafuktur. Futbolcuların transfer ücretleri olduğu kadar şöhretleri de birçok aile çocuğunun sahada kendini gösterme iştihasını kabartıyor. Modernleşmeyi benimsemiş her kimse maymun iştahlı olmaya alkış tutuyor. Modernleşmenin sefaleti gözden saklanamadığı için entelektüelliği elden bırakmamak isteyenler kendilerine post-modern adını vererek işin içinden sıyrılmak istiyor. Aklı başında herkes modernliğin post-modern yaftası altında varlığını sürdürdüğünün farkındadır.
Yalnızca Türk hâkimiyeti altındaki topraklar değil, bütün yerküre yeni bir nefese ihtiyaç duymaktadır. Yeni nefes hepimize aleni sırrın ortadan kalkması halinde ulaşacaktır. Bunun çok müşkül ve dolambaçlı bir faaliyet olduğunu sanmıyorum. Yeni nefese kavuşmak için bütün insanlığı sarmalayan şampiyonluk kavramının terk edilmesi kâfidir. Avrupa merkezli kapitalizmin sakatlığını, hastalığını şampiyonluk kavramı temsil ediyor. Bunun ispatı Samuel Beckett’in “daha güzel yenil” tavsiyesindedir. Şampiyonluğa ulaşamayanların krize düşmemeleri için şampiyonluğun sıraya bindirilmesi ve aşılan, tazelenen rekorlar icat edildi. Kaçırılan şampiyonluğun bir dahaki seferde yakalanmağa çalışılması ve zirvenin her zaman münhal olduğunun düşünülmesi meseleyi çözmüyor. Aleni sırrı pekiştirdiğimiz zaman kıyametin kopmasını yakınlaştırırız. Kıyameti uzaklaştırmamız da mümkündür. Meseleyi “Amerikan rüyası ”nın çözmediğini koskoca dünyada kaç kişi anladı? Hepimiz tıka basa dolu toplu taşıt basamağına ayak basar basmaz şoföre “Kapıyı kapat ağabey!” nidasını basıyoruz. Sadece şerefsiz insanların yalan söylediği ve yalan söyleyen herkesin şerefini kaybettiği bir dünyaya “Merhaba!” demek çok mu zor?
İsmet Özel, 2 Rebiülahir 1447 (24 Eylül 2025)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün


