“SUSULUNCA TUTULAN ÇETELE”

"İsmet Özel hastaneye düştü" haberi duyulunca İsmet Özel hakkında yazılıp söylenenlerin çetelesini tuttuk. Bu yüzden televizyon ekranında İsmet Özel’in karşısında dilini kıpırdatamayıp, İsmet Özel’in hastalığı haberinden sonra dili açılanlar, “Allah İsmet Özel’e şifa versin ama…” diyerek laf üretenler, İsmet Özel’in yazdığı, söylediği sözleri çarpıtanlar, bozanlar bir fırsat yakaladıklarını düşünmesin. 

İsmet Özel’in sözlerini çarpıtma, bozma hadisesinin son misali 27 Mayıs müdahalesinin sene-i devriyesinde TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un söylediklerinde mevcut. Şöyle demiş TBMM Başkanı: “Türkiye bu darbeyle 2. Dünya Savaşı'nın mağlupları statüsüne geçirildi. Kendi ordusu tarafından, şair İsmet Özel'in sözüyle 'Büyük devletimiz Osmanlı, gerçek manada 27 Mayıs 1960'da sona ermiştir.”

İsmet Özel’in AKP ve Osmanlı hakkında, Osmanlı-Türk farkı hakkında serd ettiği fikirlere aşina birisi bu laflardaki yamukluğu hemen fark edecektir. “Şu hasaneyn hangi İsrail peygamberinin kızıdır” fıkrasındaki gibi bu lafların neresini düzeltelim.  

İsmet Özel defaatle ve birçok yerde 27 Mayıs müdahalesiyle, 29 Ekim 1923’de ilan edilen Cumhuriyet’in lağvedildiğini hem söylemiş hem de yazmıştır. 27 Mayıs’ta ilga edilen Osmanlı değil Türkiye Cumhuriyeti’dir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı, 1916’da Mekke’si, 1919’da da Mehmetçiğin bütün küfür alemine karşı müdafaa ettiği Medine'si elinden alınan Ümmet-i Muhammed’in ikinci hicretiydi. 27 Mayıs müdahalesi bu fikre karşı yapıldı. Fahrettin Paşa ve Mehmetçikler Mondros Mütarekesi akabinde Medine’yi müdafaa etmeye devam etti. Müdafaa yalnızca kafirlere ve onlarla iş birliği yapan asilere karşı değil, Osmanlı’ya karşı da oldu. Mütareke’den sonra bir çok kez İstanbul’dan gönderilen Medine’yi teslim edin emrini dinlemeyen Fahrettin Paşa ve Mehmetçikler Medine’yi kafirlere teslim etmedi. Geçtiğimiz günler 19 Mayıs’ın da yıldönümü idi o sebeble tekrar hatırlatmakta fayda var ki İstiklal Harbimiz Mondros Mütarekesi’ne rağmen teslim olmayan Mehmetçiklerin Medine’de başlattığı bir cihaddır. 

Meclis Başkanı’nın 27 Mayıs’ı Türkiye’nin kendi ordusunun yaptığını söylemesi ise bilgisizlikle izah edilemeyecek bir durumdur. Bu da bizi yani İstiklal Marşı Derneği’ni doğrudan ilgilendiriyor. Zira İstiklal Marşımız Kahraman Ordumuza ithaf edilmiştir. Mütareke’ye rağmen Medine’yi teslim etmeyen Türk ordusu İstiklal Harbimiz boyunca direnen tek unsurumuz idi. İstiklal Marşımız bu sebeple Kahraman Ordumuza ithaf edilmiştir. Türk subaylarını, Almanların İkinci Dünya Savaşı’nı kaybedeceğinin anlaşıldığı tarih olan 1942’ye kadar Alman Subaylar, 1942’den daha Tek parti devrinde Türkiye’nin dahil olmak istediği NATO’ya girdiğimiz zaman olan 1952’ye kadar İngiliz Subaylar, 1952’den sonra da Amerikalı Subaylar eğitir oldu. 27 Mayıs müdahalesinde yer alan subaylar Türk milletinin tarifiyle “serseri subaylar” NATO mahsulü idi. Türk milletine, Türkiye’ye hiçbir zaman kendi ordusu tarafından hiçbir kötülük dokunmamıştır dokunamaz da. 27 Mayıs müdahalesi Meclis Başkanı’nın söylediğinin aksine kendi ordumuza, İstiklal Marşımızın ithaf edildiği Kahraman Ordumuza karşı yapılmıştır. Bir askeri darbe asla değildir. 27 Mayıs sırasında Genelkurmay Başkanı olan Rüştü Erdelhun ve ondan bir önceki Genelkurmay Başkanı tevkif edilmiş, “serseri subaylar” tarafından olmadık muamelelere maruz kalmışlar, kıçlarına tekme bile atılmıştır. 27 Mayıs’la birlikte ordudaki 235 general emekli edilmiş, 1952’den önce yani Türkiye’nin NATO’ya girişinden önce Alman ve İngiliz subaylar tarafından eğitilen bütün subaylar ordudan tasfiye edilmiştir. Emekli İnkılap Subayları (EMİNSU) vakıası bunun tezahürlerinden yalnızca biridir.

27 Mayıs’ın yıldönümünde  Adnan Menderes’in idam edilmesine sebeb olan cümlelerden birini hatırlayalım. 1954 seçimlerinde 1950 seçimlerinden de çok oy alan Demokrat Parti yüzde 58 oy oranı ile tam 502 mebus çıkarmıştı. İlk ve son başvekil 1955 yılında Meclis'te Demokrat Partili mebuslara hitaben "muhterem heyetiniz dilerseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz" demişti. İsmet Özel’in söylediği gibi bu beyan Türk siyasetinde aşılamamış bir sözdür. Çünkü 1924’te hilafet kaldırılmamış Meclis’in uhdesine devredilmişti. Yani Meclis elinde hilafeti geri getirme salahiyetini bulunduruyordu. Başkanlık sistemi ile Hilafeti uhdesinde bulunduran Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu salahiyeti elinden alındı. Salahiyetsiz Meclis’in Başkanı’nın 27 Mayıs ve İsmet Özel bağlamında sözü bozarak laf söyleme hevesi bu bakımdan şaşılacak bir şey değil.

Gökhan Göbel
26 Ramazan 1440

BULGARLARIN TANZİMATI

Bulgarların Hıristiyan takvimine göre 1936'da Tanzimat Fermanı'nın yüzüncü yılını kutladıklarını biliyor muydunuz? 1839'da ilan edilen fermanın yüzüncü yılını neden 1936'da kutlamışlar suali akla gelebilir.

KOZLU'DAN SOMA'YA

"Virüs" dolayısıyla hiçbir gerçeği bilmiyoruz. Çünkü en büyük sermaye sahibi biz değiliz. Ortada fol yok yumurta yokken en büyük sermaye parasını boşuna genetik, elektronik, kozmik, atomik araştırmalara yatırmadı.

 

BİR ANTOLOJİ DOLAYISIYLA NOTLAR

Hıristiyan takvimine göre 2000-2001 yıllarında Yapı Kredi Yayınları “Yüzyılın Türk Şiiri” adlı üç ciltlik bir antoloji yayınladı. Antolojiyi Mehmet H. Doğan hazırlamış. O sırada YKY’nin editörü ise Enis Batur idi. Kitap yayınevi tarafından “Türk Şiirinin yaşayan en önemli eleştirmeninden vazgeçilmez bir başvuru kaynağı” sloganıyla sunulmuş.

Bilimsel Türkiye - İsmet Özel

Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in "Of Not Being A Jew" kitabında yer alan "Bilimsel Türkiye" şiirinin

ŞAİR TÜRK

Birkaç gün önce Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanlar, Amerikalılar, Hollandalılar gibi sınırımızdan füze bataryalarını çekmeyen İtalyan ve İspanyollara teşekkür etti.

SİVAS KONYA ELAZIĞ MUŞ

Önceki yazımızda İsmet Özel’in “Evet, İsyan” kitabının neredeyse yarısını asker iken yazıp yayınladığını zikretmemiştik.

“SUSULUNCA TUTULAN ÇETELE”

"İsmet Özel hastaneye düştü" haberi duyulunca İsmet Özel hakkında yazılıp söylenenlerin çetelesini tuttuk. Bu yüzden televizyon ekranında İsmet Özel’in karşısında dilini kıpırdatamayıp, İsmet Özel’in hastalığı haberinden sonra dili açılanlar,

"ANKARA VE ATİNA" LAFTAN İBARET

ABD Irak'ı işgal ettiğinde Misâk-ı Millî dolayısıyla bunun Türkiye'nin işgali manasına geldiğini İsmet Özel'den başka kimse zikretmedi.