Hıristiyan takvimine göre 2000-2001 yıllarında Yapı Kredi Yayınları “Yüzyılın Türk Şiiri” adlı üç ciltlik bir antoloji yayınladı. Antolojiyi Mehmet H. Doğan hazırlamış. O sırada YKY’nin editörü ise Enis Batur idi. Kitap yayınevi tarafından “Türk Şiirinin yaşayan en önemli eleştirmeninden vazgeçilmez bir başvuru kaynağı” sloganıyla sunulmuş. Memet Fuat’ın henüz yaşıyor olması slogana itiraz seslerinin yükselmesine sebep olmuş. Bundan da öte asıl yaygara Mehmet H. Doğan’ın şair-şiir tercihleri sebebiyle olmuş. Bu konuda fikrine başvurulanlardan biri de İsmet Özel. Onun söyledikleri şiirle, Türk şiirinin temsil ettikleriyle alakasız bütün bu tartışmaları çöpe atıyor. Şöyle demiş İsmet Özel:
“Ben Mehmet H. Doğan adını ilk defa 60'lı yıllarda sosyalist gerçekçilik adına Türk modern şiirine çok düzeysiz bir şekilde saldıran yazılarıyla tanıdım. Bu antolojide bir problem varsa, bu problemi bizzat Mehmet H. Doğan'ın biyografisinde aramak lazım. Ama bu mesele Doğan'ın dini ve ideolojik tercihleri, mensup olduğu toplumsal katman ve bunlarla olan sorunları şeklinde ele alınmalı.
Söz konusu olan bir şeylerin doğru ya da yanlış olması değil. Önemli olan düşünceye ve sanata ilişkin sorunların hangi ölçütlerle ele alınabileceği, bu ölçütlere ulaşılıp ulaşılamadığı... Ben bu antolojinin sözünü ettiğim ölçütlere ulaşamadığı kanaatindeyim. Mehmet H. Doğan'ı ciddiye almam. Ama sonuç olarak böyle bir antoloji yayımlanıyor. Yani bunu yayımlayacak bir yayınevi var. Bu yayınevi de kalitesini bu antolojiyle bir şekilde dışa vurmuş oluyor.”
Mehmet H. Doğan İsmet Özel’in cevabında belirttiği gibi Türk modern şiiri aleyhine kaleme aldığı yazılarla tanındı. Çokça tanındığı Yeni Dergi’den önce yazıları TİP çevresinin yayınladığı Sosyal Adalet ve Doğan Avcıoğlu’nun Yön dergisinde yayınlandı. Bu dergilerde o sıra Hasan Hüseyin’in, Rıfat Ilgaz’ın, Arif Damar’ın, Şükran Kurdakul’un… “şiirleri” yayınlanırdı. Yani Kırk toplumcuları diyelim. Kırk toplumcuları devamı olduklarını iddia ettikleri Nazım Hikmet şiirinin gerisinde, modern Türk şiirinin seyrettiği hattın uzağında idiler. Yön dergisi bir yandan da Nazım Hikmet’in şiirlerini yayınlamaya başlamıştı. Doğan Avcıoğlu İsmet İnönü’nün müsaadesiyle Ülkücülerin de pek sevdiği Nazım Hikmet şiirlerini Mustafa Kemal resimleriyle birlikte yayınlıyordu. Mehmet H. Doğan 1964 yılında Sosyal Adalet dergisindeki bir yazısında şöyle diyor: “Çıkardığı yıllık edebiyat dergisi ile o yılın edebiyat hareketlerini ve çıkan eserleri izlemek, özetlemek iddiasında olan Memet Fuat, Türk Edebiyatı 1964'e, o yıl kitap çıkardıklarını bildiği halde ne Hasan Hüseyin'den, ne Şükran Kurdakul'dan şiir almayı gereksiz buluyor. Salt, kendi şiir anlayışının dışına çıktıkları için.”
Fakat Mehmet H. Doğan’ın biyografisi tam tersine sonradan İkinci Yeni üzerine yazdığı, esasen ahbaplık ve dedikodu tarzındaki yazıları anılarak anlatılır. Halbuki işe onların şiirine mutlu bir azınlığın, boş zamanlarını hoş geçirme meşgalesi diyerek saldırmakla başlamıştır. İkinci Yeni Olayı kitabında Mehmet H. Doğan’ın İkinci Yeni aleyhtarlığından İkinci Yeni avukatlığına seyreden tutumu Asım Bezirci gözünden bir nebze ortaya serilmiştir. Mehmet H. Doğan 1969 yılında Cemal Süreya’nın Papirüs dergisinde bir İkinci Yeni Antolojisi bile hazırlamıştır. İkinci Yeni atılımını yaptığı sırada modern Türk şiirinin aleyhtarları hatta yeni şiirle alay edenler sonradan İkinci Yeni’ci oldular. Reddedilemeyen ve fakat Türk şiirinde istikamet tayin edici olmasına da asla iyi gözle bakılmayan İsmet Özel şiirine karşı oluşturulan bir “İkinci Yeni Efsanesi” var. Mehmet H. Doğan biyografisi de bu efsane ile uyumlu. Halbuki Türk edebiyatında böyle bir ismi bilmek sermayenin kendi için çok küçük -lakin yayın faaliyeti için azımsanamayacak- para akıtarak hazırlattığı antoloji ilanında “yaşayan en önemli eleştirmen” ifadesini de düşünürseniz korkunçtur. Türkiye’de herhangi bir edebiyat okurundan asla daha ileride olmayan hatta sanatla münasebeti münakaşa konusu olması gereken birisinin bu şöhreti edinmesini nasıl anlamalı? İsmet Özel hakkında yazdıklarına bakmak bir fikir verecektir.
Yayıncısı Enis Batur gibi Mehmet H. Doğan da İsmet Özel’in yazdıklarını fırsat kolladığı için takip ediyordu. 1993 yılında İsmet Özel’in sansasyon yaratan Of Not Being a Jew şiiri yayınlanınca Nokta dergisi birçok kişiye fikrini sormuştu. Bunlardan biri de Enis Batur idi. İsmet Özel uzun sayılabilecek bir aradan sonra Of Not Being a Jew gibi uzun soluklu ve harikulade bir şiir yayınlayınca İsmet Özel’in bilhassa ihtidasından itibaren fırsat kollayanlar bir daha afalladı. Enis Batur bunlardan biriydi. Of Not Being a Jew şiirinin yayınlanması üzerine Nokta dergisine şunları söylemiş: “Okumadım. Dergi okuyacak vaktim yok. Zaten İsmet Özel’in şiiri beni çok fazla ilgilendirmiyor.” (Ocak 1993) İsmet Özel’in Bir Yusuf Masalı kitabı yayınlandığında ise fırsatı yakaladığını düşünüp “Mehteradım İsmet Özel Şiiri” başlıklı bir yazı yayınladı Virgül dergisinde.(2000) Enis Batur bu yazıda kitaptaki şiirler ve umumiyetle İsmet Özel şiiri üzerine dişe dokunur tek bir kelam etmeden başlıktan anlaşılacağı üzere bir gerileme olarak bahsetti Bir Yusuf Masalı kitabından. O yazıda asıl dikkat edilecek tek cümle şu idi: “İsmet Özel, her vakit yakından izlemiş olduğum, şiirinden beslendiğim bir şair.” Yani yedi sene önce Of Not Being a Jew yayınlandığında “Zaten İsmet Özel’in şiiri beni çok fazla ilgilendirmiyor.” diyen kişi bu cümleyi yazdı.
O zaman eli kalem tutanlardan Necmiye Alpay Enis Batur’un bu sözlerine dikkat çekmiş ve Enis Batur’un İsmet Özel şiiri karşısında bocaladığı için böyle tutarsız beyanlarda bulunduğunu söylemişti. Bununla beraber, Bir Yusuf Masalı yayınlandığında Yeni Şafak gazetesi Fadime Özkan imzalı haberde İsmet Özel aleyhinde bulunmak için fırsat kollayanların söylediklerini bayılarak sunmuştu. Haberin Yeni Şafak’ta sunuluş tarzı, görüşüne başvurulan kişiler ve haberin metni İsmet Özel aleyhtarı rengini hemen belli ediyor. İsmet Özel söz konusu olduğunda Hürriyet veya Yeni Şafak, Cumhuriyet veya Zaman fark etmez. Hepsi aynı çizgidedir. Şöyle deniyor haber metninde: "…Bir şiir kitabının bir buçuk aylık bir süre içinde bu kadar satılmış olması bile, şiirin ölüp ölmediği, toplumdan kopup kopmadığına dair söylenenleri boşa çıkarmaya yetiyor. Ancak peki ya şiir çevreleri? Şairler, “Bir Yusuf Masalı” hakkında ne düşünüyor? Görüşüne başvurduğumuz şairlerin (isimleri bizde saklı) bir kısmı, usta bir şairden 'böyle' bir şiir kitabı beklemedikleri için şaşkınlığa düştüklerini ve görüş vermek istemediklerini söyledi. Görüş bildirenler ise, 15 yıl aradan sonra çıkan Bir Yusuf Masalı'nı, şairin “şiir çizgisinde geriye düştüğünün” ya da, “şiirde yeni bir mecra” arayışının göstergesi olarak yorumladı."
Halbuki haberde görüşü nakledilenlerin arasında (Enis Batur, İbrahim Kiras, Metin Celal, İlhan Berk, Ayhan Kurt, İhsan Deniz, Orhan Kahyaoğlu, Mehmet H. Doğan) tartışmasız tek şair İlhan Berk’tir ve onun görüşü de şöyle olmuş: “Ben bir kitabı, bir şiiri bitirdiğimde, -dışardan-içerden- sevdiğim şairler için, 'acaba nasıl bulurlar' diye düşündüğüm olmuştur. Bugün bu şairlerin çoğu terk edip gittiler. Yaşayan şairlerin içinde İsmet Özel, bunlardan biridir. Hep şaşırttı beni İsmet Özel'in şiiri. Hiç yanıltmadı. Bir Yusuf Masalı da öyle. Yusuf, söylenini, mitosunu, çok yeni bir bakışı yansıtıyor. İlk anda beni çarpan dizeler: “Ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende/../Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi/../Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar/../Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi/Kendi sorgusu yüzünden ayağa kalkar insan/.”
Yeni Şafak’taki haberde “Bir Yusuf Masalı'nda, benim 1990'da Adam-Sanat'ta “Evet İsyan'dan Sünni Şaire” başlığıyla yazdığım ve İsmet Özel'in kamp değiştirmesiyle şiirinin kötü etkilendiğini ileri sürdüğüm tezimin doğrulandığını, İsmet Özel'in artık iyi şiir yazamadığını gördüm. Kitap, bunun son kanıtı. Bunun sadece bir ideoloji, bir iddia olması değil, şiir tekniğinde, şairin politikasında da kendini tekrardan öte, 'bir düşme'ye neden olduğunu gördüm.” şeklinde görüş bildiren Mehmet H. Doğan’ın İsmet Özel hakkında yazdıkları ise şiir ve sanatla tamamen alakasız birinin etnik ve/veya dini bir cemaat figürü olarak vazife icabı kaleme aldığı metinlerdir. “Yarım Asır Sonra Evet, İsyan” başlıklı yazımızda Evet, İsyan kitabı ile ilgili yazdıklarını nakletmiştik. Orada Memet Fuat’a Evet, İsyan kitabını Oktay Rıfat’ın Şiirler kitabının önüne koyduğu için hücum ediyordu. Hem yarım asır önce hem de bugün iki şiir kitabının mukayese kabul etmez durumu ortadadır. Bundan başka İsmet Özel’in ihtidası akabinde yazdıklarına bakalım. İsmet Özel’in 1975 tarihinde Cinayetler Kitabı’nı yayınlaması üzerine mahut koronun bir elemanı olarak Mehmet H. Doğan’ın, “Müslüman oldu biz ona artık şair demeyiz” mealindeki yazısı Nesin Yıllığı’nda yayınlandı: “Yılın en ilginç şiir kitaplarından biri de İsmet Özel’in Cinayetler Kitabı’ydı. 1960’tan sonra yazmağa başlayan kuşağın en özgün, şiire en yatkın ve en yetenekli adı olan İsmet Özel’in, 12 Mart’la başlayan bunalımlı ve zor döneminde birden sağın en sağına dönmesi, bundan sonraki şiir serüvenine ilgiyi daha da arttırıyordu. Militan’da Ataol Behramoğlu’nun İsmet Özel Üzerine adlı yazısı (Kasım 1975) bu dönüşe, bu değişime değgin bazı ipuçları veriyor. Cinayetler Kitabı’ndaki şiirlere gelince, eyleminden mutsuz, yaşamı bütün gücüyle iten bir şairin duygulanmalarını dile getiren bungun, kötümser öze karşın, şiir gücü, şiirselliği İsmet Özel’in daha önceki şiirlerinden hiç de aşağı değil. Kendini belirli sözcüklerle, duygularla sınırlamayan, gelişmeye, yetkinleşmeye açık bir şiirdi İsmet Özel’in şiiri. Ne var ki, daha önce başka yerde de söylediğim gibi, daha önce Sezai Karakoç örneğinin de gösterdiği gibi, dünyadan, yaşamdan alacak çok az şeyi kalmış, dünyaya yaşamaya verecek çok az şeyi olan bir düşünce sisteminin, bir ideolojinin bu şiiri de kurutması kaçınılmaz bir son gibi görünüyor bana.”
İsmet Özel Müslüman oldu, ne de olsa bundan sonra şiiri kuruyup gidecek diye düşünenler yarım asırdır yayınlanan her İsmet Özel şiiriyle afallıyor lakin fırsat kollamaya da devam ediyor. Halbuki İsmet Özel’e hidayet nasip olduğunu bütün Türkiye Amentü şiiriyle öğrenmişti, başka bir şekilde değil. Yani hidayete erdiğini parmak ısırtan bir şiirle ilan eden bir şaire karşı baştan çürük bir argümanla saldırıp, mevzi alanlar neye güveniyordu? Güvendikleri her ne ise yarım asırdır İsmet Özel şiiri karşısında bocalamaları, düşmanlıkları onları kepaze etmiyor, edebiyatta adı anılır figürler olarak yola devam ediyorlardı. Yazının başında zikrettiğimiz editörünün, hazırlayanın imzasıyla yayınlanan YKY işi antoloji meselesi buna misaldir. O zamanın YKY editörü Enis Batur’un mezkur antoloji münakaşa konusu olduğu zaman İsmet Özel’in söylediklerine atıf yaparak “İsmet Özel’in de vurguladığı gibi, “Yüzyılın Türk Şiiri” antolojisi yayınevimizin genel düzeyine uygun bir üründür.” deyişi de İsmet Özel’in işaret ettiği seviyesizliği sahiplediğinin nişanesidir. Buna mukabil yarım asırdır onları ciddiye almayıp da zirveden bir adım dahi geri atmayan İsmet Özel var. İsmet Özel’in bu tutumunu bilen Memet Fuat’ın bir müdahalesiyle farkına vardığımız bir hadiseyi nakledelim. İsmet Özel 1990 yılında “Sünni Şair Olur mu?” yazısıyla Sünni şairden bahis açınca yazı dünyasının şöhretleri dehşete kapıldı. Memet Fuat’ın Adam Sanat Dergisi’nde Mehmet H. Doğan’ın İsmet Özel hakkında Evet, İsyan’dan Sünni Şaire başlıklı bir yazısı (Ağustos 1990) yayınlandı. İsmet Özel’i fırsat kollamak üzere takip eden Mehmet H. Doğan’ın yazısında verdiği yanlış bir bilgiyi Memet Fuat derginin aynı sayısında, mezkûr yazının hemen altında yayınladığı bir açıklama ile düzeltti. Yazının sonunda şöyle diyordu Mehmet H. Doğan:
“İsmet Özel 1984'te kendisiyle yapılan bir konuşmada, “Benim sosyalist olmamla Müslüman olmam aynı süreç içindedir. Ben hangi sebeplerle sosyalist olduysam aynı sebeplerle Müslüman oldum. Yani bunda bir kesinti, bir yön değiştirme olduğunu sanmıyorum” diyor, ama inandırıcı gelmiyor bu bana. 1982’de Adam Yayınları arasından çıkan Şiir Kitabı’na ilk kitabı Geceleyin Bir Koşu’yu alırken Evet İsyan adlı 1969 yılında yayımlanan şiir kitabını almamıştır. Özel, düşünsel, sanatçı gelişim sürecinde bir kesinti, bir yön değiştirme olmadığını söylerken, Şubat 1965’le Haziran 1969 tarihleri arasında yazdığı şiirleri reddetmektedir. Çünkü İslam’da parti yoktur, dolayısıyla Partizan da olamaz. Halk yoktur, cemaat vardır. Ve ‘Gözlerim / ne güzeldir cemaate bakınca’ gibi dizeler söylemenin olanağı da yoktur.”
Hemen bunun altında ise Memet Fuat’ın şu açıklaması var:
“Mehmet H. Doğan’ın yazısını yayımlarken İsmet Özel’in açıklamak istemeyebileceği bir durumu benim açıklamam gerektiği kanısındayım. Şairin Adam Yayınları’ndan çıkan Şiir Kitabı’nda daha önce basılmış olan üç kitabı yer almıştır: Şiir Okuma Kılavuzu; Geceleyin Bir Koşu; Cinayetler Kitabı. Bunların arasında Evet, İsyan da olacaktı. Başlangıçta öyle düşünmüştük. Ama 1982 yılının ağır siyasal havasında birkaç şiirin sakıncalı görünebileceği kanısına vardık. Onları çıkarmayı önerdim. Şair Evet, İsyan’da bir ayıklama yapmanın okurları yanıltabileceği, bazı şiirlerini ‘reddettiği’ izlenimini doğurabileceği kaygısıyla bu kitabını bütünüyle derleme dışı bırakmayı yeğledi. İsmet Özel’in “Cumhuriyet”teki sözlerinin inandırıcılığı konusunda Şiir Kitabı’nı ölçüt almamak, sonraki derlemelere bakmak gerekir.”
Memet Fuat’ın bu açıklamasına rağmen Mehmet H. Doğan mezkûr yazısını sonradan Yazıdan Bakmak (1993) isimli kitabına bir düzeltme yapmadan veyahut not düşmeden aynen koymuştur. Daha da ötesi Evet İsyan’dan Sünni Şaire yazısı ve Memet Fuat’ın açıklaması Ağustos 1990 tarihli Adam Sanat dergisinde çıktı. Halbuki Mart 1990’da Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı, Namık Kemal Zeybek’in Kültür Bakanı olduğu Türkiye’de Kültür Bakanlığı İsmet Özel’in kendi sesiyle doldurduğu “Evet, İsyan” kasetlerinin “dağıtımının sakıncalı olduğu” hükmüne varmıştı. Nisan 1990’da İsmet Özel açtığı dava ile yürütmenin durdurulmasını sağladı. Bu bilgi gazete haberi olarak mevcuttur. Yani Memet Fuat da Mehmet H. Doğan da bunu o gün için hepimizden daha iyi biliyordu. Memet Fuat’ın İsmet Özel’in Cumhuriyet’teki sözlerinin inandırıcılığı konusunda sonraki derlemelere bakmak gerekir demesi bu bakımdan hiçbir mana ifade etmiyor. İsmet Özel bu yazılar yazılmadan önce Evet, İsyan kasetini doldurmuş, kasetler yayınlanmış, Bakanlık dağıtımını sakıncalı bulmuş, İsmet Özel dava açıp yürütmeyi durdurmuştur.
Memet Fuat'ın açıklamasında yer alan 1982 yılının ağır siyasi havası dolayısıyla 12 Eylül sonrası bir hususa dikkat çekelim. Böylece hem İsmet Özel'i sosyalist ve Müslüman olmaya sevkeden sebeplerin aynı olduğunu, hem de Evet İsyan'dan Sünni Şair'e bir kesinti ve yön değiştirme ile karşı kaşıya olmadığımızı görebiliriz. İsmet Özel’in 1981 tarihli abide şiiri ILS SONT EUX, aynı “Evet, İsyan” kitabının başına gelen hadiseye benzer şekilde şiiri yayınlayabilecek herhangi bir yayıncı çıkmadığından ilk defa Celladıma Gülümserken kitabında neşrolunabilmiştir. ILS SONT EUX şiiri İsmet Özel'in ihtidasından yedi sene sonra yazılmış bir şiir. Bu hadiseyi İsmet Özel şöyle anlatmıştı: “1980 yılının Eylül ayının on ikinci günü de Türkiye’de Silahlı Kuvvetler idareye elkoydular. Yani bir sene sonra yazılmış bu şiir. Şöyle bir hikâyesi var: Bu şiir dergilerde yayınlanmadan “Cellâdıma Gülümserken” kitabımda yer aldı, dergilerde yayınlamadım. O sırada Yazko Edebiyat diye bir dergi çıkıyordu ve derginin yönetimini de Memet Fuat deruhte ediyordu, etmişti. Ben ne zaman o dergiye uğrasam Memet Fuat bana, “Şiir getirdin mi?” diye sorardı. Ben de, “Yok, hayır” derdim şüphesiz. Bu şiiri bitirdiğim zaman -gerçi düzeltme yapmam gerekiyor; biliyorsunuz Paul Valery demiştir ki, şiir bitmez terk edilir- bu şiiri terk ettiğim zaman gittim Yazko Edebiyat’a. Memet Fuat, hatta Asım Bezirci de oradaydı o gün. “Size bir şiir okuyayım” dedim ve şiiri okudum. Her uğrayışımda, “Şiir getirmedin mi?” diye soran Memet Fuat, “Şiir kalsın” demedi. Bunun üzerine ben de hiç dert edinmedim tabii bunu. Birkaç gün sonra Sanat Olayı dergisine verdim yayınlanmak üzere. Çünkü o sıralarda birkaç şiirim yayınlanmıştı Sanat Olayı’nda. Sanat Olayı’nı da Ülkü Tamer yönetiyordu o sırada. Bir ara benim ikinci kitabım Evet İsyan’ın kapağını yapan Ferit Erkman Ülkü Tamer’e demiş ki, “İsmet’in şiirini basacakmışsınız.” demiş. Çünkü ben şiirimi onlara bıraktığımı söylemiştim. Hatta “Bir desen bile yapıldı şiir için” demiş. “Okudunuz mu şiiri?” demiş. “Yo, hayır yani İsmet’in şiiri.” Ondan sonra bu şiiri okumuşlar, avukata göstermişler. Ve şiir yayınlanmadı. Şiir yayınlanmadı; sonra ben ilk uğradığımda Sanat Olayı dergisine Ülkü Tamer yazı işleri müdürü olan Alpay Kabacalı’yı göstererek, “Bu çocuğa acıdım.” dedi. Yani böyle... Sonra Ülkü Tamer, Sanat Olayı’nı yönetmekten uzaklaştı. Kim yönetiyordu ondan sonra Sanat Olayı’nı? Attilâ İlhan! Attilâ İlhan’la da bir karşılaşmamızda, “İsmet şiir versene” dedi. Dedim, “Bir şiirim vardı yayınlanmamış ama böyle böyle oldu.” Yani Yazko Edebiyat basmadı, Sanat Olayı basmadı... “Onlar anlamaz, sen getir, getir” dedi. Getiririm. Bir ay geçti, iki ay geçti, üç ay geçti... Her ay çıkıyor dergi. Ben üç ayın sonunda, “Şiirimi almak üzere geldim” dedim, Sanat Olayı dergisine uğradım. Ve, “Ama biz onu basacaktık” dedi oradaki sekreter kız. İyi dedim, basarsınız, aldım şiirimi... Ve bu şiir benim dördüncü kitabımda ancak neşrolunabildi.”
12 Eylül sonrası bahsi dolayısıyla bunu da not etmiş olalım: İsmet Özel’in kitaplarına girmemiş, dergi sayfalarında kalmış bir beyanı var. 1989 tarihi, 12 Eylül generali Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığının son yılıydı. Ve Çankaya’da bir resepsiyon verdi. Aynı yıl bizzat Kenan Evren’in kendisi yükseköğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesinde dava açmıştı. İsmet Özel resepsiyon davetini reddettiğini “Başörtüsü hakkında Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açan bir kimsenin masasına oturmak bana yakışmazdı.” sözleriyle ifade etmiş. Bugün resepsiyon davetçisi ve davetlisi olmakla nihai gayesine erenlerin ilgili haber küpüründe ismi verilmeyen “Müslüman”larla birebir aynı insanlar olup olmamasının bir önemi yok.
Gökhan Göbel
11 Rebiül evvel 1442 (27 Ekim 2020)
Türkçenin bir İslam dili olduğunu zamanında alimlerimiz kefere lisanı tabirini kullanarak belirtmiş.
Sabahattin Ali 1928’de tahsil için trenle Almanya’ya giderken onu yolcu etmeye gelen Pertev Naili Latin harfleriyle neşredilen ilk gazetelerden birini uzatıp “bunu sakla yüz yıl sonra çok değerli olacak” demiş. Sabahattin Ali de gülerek “tabii harf inkılabı başarılı olursa” diye cevap vermiş.
Derneğimizin kuruluşunun 10. ve 11. Sene-i devriyelerinde İstiklâl Marşı’nın ilk okunduğu yer olan Kastamonu ilimizdeki Nasrullah Camii’nde Mevlid-i Şerif İstiklâl Marşı’nı okumuştuk.
“Salgın” dolayısıyla İtalya’nın başına gelenler ve akıbeti birçok kişinin fakat hassaten batı medeniyetini hasım sayan insanların zihnini kurcaladı, kurcalıyor.
Önceki yazımızda İsmet Özel’in “Evet, İsyan” kitabının neredeyse yarısını asker iken yazıp yayınladığını zikretmemiştik.
"İsmet Özel hastaneye düştü" haberi duyulunca İsmet Özel hakkında yazılıp söylenenlerin çetelesini tuttuk. Bu yüzden televizyon ekranında İsmet Özel’in karşısında dilini kıpırdatamayıp, İsmet Özel’in hastalığı haberinden sonra dili açılanlar,
Kozlu'dan Soma'ya yazımızda Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü'nün Kozlu Yürüyüşü’nden bahis açmıştık. İsmet Özel’in Türkiye’deki “sessiz yürüyüşleri” sesli yürüyüşe dönüştürdüğü Kozlu eyleminden kısa bir müddet sonra sol hareket içinde mühim bir yer tutan başka bir hadise de olur: 15 günlük bir siyasî gazete olan Dönüşüm yayınlanır.
“Türkiye’de Kafirlerin Zapt Edemedikleri Tek Kale” başlıklı yazımızda Ebubekir Eroğlu’nun şu sözlerini nakletmiştik: “Bana öyle geliyor ki 1970’lerde İsmet Özel çıksa “İkinci Yeni şiirini bir duvarın dibinde sızıp kalmaktan ben kurtardım” dese bir iki homurtu yanında bu sözüne yandaş bulabilirdi.