Türkiye’de biz devlet karşısında şahsiyet temasını unuttuk. Devlet karşısında şahsiyet. Devlet bir şeydir ama devlet için kitaplarda “hükmî şahsiyet” tabiri kullanılır. Yani şahıslar vardır, bir de hükmî şahıslar vardır. Devlet bir hükmî şahıstır. Ama şahıs hükmî şahıs karşısında değerini düşürmez, düşürmediği zaman doğru bir şey olmuş olur. Hükmen şahıs saydığın bir şey gerçekten şahıs olan bir şeyin üstüne çıkamaz. Onun için bizim kendini bilen âlimlerimiz zamanında şunu söylemiştir: “Din esastır, devlet onun fer’i olarak kurulmuştur.”
Kaç yüz yıl oldu ki, “Türk olsaydı Türkiye’ye bunu yapar mıydı?” sorusunu sorduran idarecilerimize alkış tutarak yaşıyoruz.
"İstiklâl Harbi öncesinde yağmalanması başarılamayan Türk toprakları, bugün bu tehlikeye maruz bırakılmış haldedir. Bunun da en parlak sloganı...
"Ortaya yalınkılıç ne Türkiye'yi ne dünyayı kurtarmak üzere atılıyoruz. Hatta Türkiye'nin başına gelmekte olan felaketin anlaşılabileceği konusunda bile umutlu değiliz.
"İstiklâl Harbi, ‘bize Tanzimat’ta yutturulan, gayri müslimlerle eşit olma dolmasını kusuyoruz,
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda... Dünyada cennet, kâfirlerin tasarladıkları gibi refah ve iktidar cenneti değildir.