Türkçenin Aynasında

Türkçenin Aynasında

2002 yılında Nobel Edebiyat Ödülü verilen "Yahudi asıllı Macar Yazar" Imre Kertész - ki Macarlar kendisini Macar kabul ediyorlarsa Kertész Imre olarak anıyor olmaları lazım- geçtiğimiz günlerde Almanya’da yayınlanan Die Zeit dergisine verdiği mülakatta İkinci Dünya Savaşı sırasında Auschwitz Kampına kapatılmasına atıf yaparak; "Bu ödülü bana 'tanıklık edebiyatını' desteklemek için verdiler" demiş. Mülakatın bir yerinde de bu ödülü almasından sonra aynaya bakamadığını dile getirmiş. Akla ister istemez 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü verilen Orhan Pamuk geliyor. Yekten sual edelim; Orhan Pamuk’tan buna mümasil bir beyan sadır olur mu sizce? Ben hiç sanmıyorum. Fakat Kertesz'in söyledikleri dolayısıyla aklınıza Orhan Pamuk’un mezkûr ödülü almadan evvel “Bu topraklarda otuz bin Kürt bir milyon Ermeni öldürüldü” açıklaması geliyorsa o kadar da acele etmeyin derim. Ve hatta Orhan Pamuk'un daha yolun başındayken “Şeytan Ayetleri” kitabının çevirmenliğine soyunmuşluğu da vardır. Fakat şu var ki; Imre Kertész’in açıklamasıyla Orhan Pamuk’a verilen Nobel'in aklımıza gelmesinin asıl sebebi bunlar değil.

Imre Kertész’e verilen Nobel Edebiyat Ödülü belli ki bir vechesiyle Almanlar’a nefes aldırmama faaliyetinin bir numunesi. 1945’ten sonra dünya sistemi Almanları doğduğuna pişman etmek için elinden geleni yapıyor. Bu ödülün Macarlar için ne ifade ettiğini, bunun Macarlar için matah bir şey mi yoksa bir musibet mi olduğunu da bir Macardan dinlemek lazım. Fakat Orhan Pamuk’a verilen Nobel Edebiyat Ödülü bir tek edebiyatları var denilen hassaten de şiirleri var denilen Türklerin bütün dünyaca alaya alınacak insanlar olduğunu gösterme faaliyetinin bir uzantısı. Tanzimat’tan beri dünya milletleri arasında şairlerimiz eliyle ve Türkçemiz dolayısıyla Türklüğümüzle iftihar eden bizim için Orhan Pamuk’un aldığı Nobel ödülünün başka bir manası yok. O ödülü veren jüride Orhan Pamuk kadarcık olsun kulağına Türkçe ifadeler çalınan birileri var mıydı ki? Vitrine sürüldüğü sıralarda Türkiye’deki edebiyat çevrelerinde "Türkçe bilmeyen çocuk" diye anılan Orhan Pamuk’a ödül vermekle edebiyatın herhangi bir alanını desteklemek arasında bir bağ olmadığını edebiyatın ancak bir dilin edebiyatı olabileceği hükmünü bilen herkes biliyor. Yani Orhan Pamuk "Bana Türkçe bilmediğim için Nobel Edebiyat Ödülü verdiler" demeyecektir. Fakat "Ödülü aldıktan sonra aynaya bakamaz hale geldim" de diyemez. Ödülden önce veya sonra, başında, ortasında, sonunda Orhan Pamuk’u Türkçenin aynasında kendi yerini ararken tahayyül edebileniniz var mı?

Gökhan Göbel