İste (ği) miz de Kur'an’dan

İSTE (Ğİ) MİZ DE KUR'AN’DAN

Anadili Türkçe olup da Arapça öğretmekle meşgul olanlar, talim sırasında, mezid fiillerin istifal () babına geldiklerinde, bu babın binasını (kelimeye ilave ettiği anlamı) gösterirken zihinde kalıcı olmasını temin etmek gayesiyle, Türkçedeki benzerliklerden istifade ederek, “istemek” kelimesiyle yakınlık kurarlar. Bu babın istemeyi ifade ettiğini, babın masdarının başındaki () “iste”yi hatırlatarak anlatırlar.

İstical - istikrar - istiğfar

- Bağışlama - iste (Bağışlanma istemek)

- Acele - iste (Acele etmek istemek, çabuklaştırmak)

Kendim de bu usulü bu konuda ve başka konularda çok sık kullanırım. Geçen zaman içerisinde bunun bir yakıştırma olmadığı, bizzat hakikati ifade ettiği kanaati bende hasıl oldu. “İste”nin menşeini başka nerede bulacaktık ki?

Lügatlerde, sözlüklerde aksini iddia edenlerin dayanaklarının çok zayıf olduğunu ve bunların yakıştırmadan öteye gitmediğini de belirtelim. Mesela Uygurcadaki “iz” ve Divan-ı Lügat et-Türk’de geçen “irte” kelimesi ile akrabalık kuruluyor. Halbuki halihazırda dilimizde "iz" ve "irte" kelimeleri hem birbirinden farklı manalarda, hem de “istemek” mastarından başka manada kullanılır. “İste” de karar kılmak bile istifal babında, yani Kur’an teleffuzunda karar kılındığını gösterir.

Allah Teala’dan bağışlanma istediğimiz zaman istiğfar ederiz.()
Bir şeyi kullanmak istediğimizde isti’mal ederiz.()
Bir vazifeden affımızı istediğimizde istifa deriz.()
Bir şeyin kalıcı olmasını istediğimiz zaman istikrar deriz. ()
Bir şeyi hafife almak istediğimizde istihfaf ederiz.()
Bir yeri ele geçirmek istediğimizde istila ederiz.()
Bir yerden haber almak istediğimizde istihbarat toplarız.()
Kendi yükümüzü götürebilecek imkan ve salahiyeti istediğimizde istiklal deriz.()

İstemek kelimesinin son asırdaki imlasından hareketle () bu duruma itiraz edeceklerin bu kelimenin daha önceki asırlardaki yazılışında “ya” () ve hatta “te” harfinden sonraki he harfinin dahi bulunmadığını bilmeleri lazım. İsteyen Tarama Sözlüğü’ne, daha çok isteyen de eserlerin kendisine ulaşıp bunu görebilir. Biz sadece Fuzuli'nin Hadikat es-Süeda'sından bir mısra sunalım.

"Zevk-i mihnet bulsa aşık rahat-ı can istemez"

Mısraının aslı şöyle:

Türkler vatanlarını, milliyetlerini ve hususiyetlerini İslam’da ve Kur’an’da buldukları gibi lisanlarının istinat ve istikrarını da ancak Kuran’da bulmuşlardır. Dillerini nasıl kullanacaklarını da ancak Kur'an tahsili görmüş insanlardan öğrenmişlerdir. Türklerin “iste”(k)leri hem lafız hem mana hem de muhteva olarak Kuran’dadır.

Lütfi Özaydın