1 Muharrem Dolayısıyla İstiklâl Marşı Derneği “Kültürümüz”ün Nerede Olduğunu Sorguluyor.
Miladi takvim olarak adlandırılan takvimin gerçek adı Gregoryen takvimidir. Papa XIII. Gregory tarafından tanzim edilen bu  Hıristiyan takvim “miladi” 1582’de başlayan bir takvimdir. Yani İnebahtı mağlubiyetimizin hemen akabinde bütün Avrupa’da “Türkler yenilebilir” fikri doğduktan sonra Avrupalıların bir takvimi oldu. Biz millet olarak, “Türklerin yenilebileceği” fikri ile doğan takvim içinde yaşamaya icbar edilmiş bir milletiz.

YAŞAĞIDIMIZ ŞEY NORMALLEŞME DEĞİL “ANORMALLİĞE İNTİBAK”TIR.

“Bir normalleşme” yaşadığımızı iddia edenler batılılar tarafından hapsedildiğimiz yerden memnuniyet duyanlardır. Bu memlekette insaf ve haysiyet sahibi olanlar kültürel olarak ne halde olduğumuzu anlamak istiyorlarsa mecbur bırakıldığımız takvime baksınlar yeter.

Biz Latin harfleriyle okuyup yazmaya, Papa XIII’inci Gregory tarafından tanzim edilen takvimle zamana ve tarihe şahit olmaya, gece 12:00’la başlayıp biten mekanik köleler için icat edilmiş saatlere bakmaya mahkum edilmiş ve bu nedenle sefalet içinde bırakılmış bir milletiz.

 “HİCRÎ TAKVİM” DİYE BİLDİĞİMİZ TAKVİM ALLAH KATINDAKİ TAKVİMDİR.

Allah, insanı ahsen-i takvim üzere yaratmıştır. Hâtem-ül Enbiya olan Rasulu Ekrem’le dinini ikmal etmiş, üzerimize olan nimetini tamamlamış ve ahsen-i takvim üzere yarattığı insan için din olarak İslâm’ı seçmiştir. Müslüman olarak itibar ettiğimiz takvim ve harfler ikmâl edilmiş dinin, tamamlanmış nimetin dışında düşünülemez. Tarih takvimle tarih olur. Sadece biz Müslümanların tarihi değil; modern manada tüm insanlık tarihi Hicret’le başlamıştır. Tarih, evvel emirde zamanın hangi esasa göre tayin edildiğine dair bilginin adıdır. Öncelikle vakti geleni ve vakti geçeni bize haber verir. Tarih içinde takvimi işleyenler bir kıvama erer.
Bugün Hicrî Takvim isimlendirmesi ile bildiğimiz kamerî takvim Allah katındaki takvimdir. Yerler ve gökler bu takvime göre yaratılmıştır. Dünyada olup biten bütün hadiseler bu takvime göre cereyan eder. Melekler bu takvime göre işlerini yapar ve bir gün kıyamet de bu takvime göre kopacaktır.

BATILILARIN BİZE VURDUĞU İLK DARBE “RUMİ TAKVİM”DİR.

Batılıların, Türklere vurdukları ilk darbe -Papa XIII. Gregory'in takvimine göre- 13 Mart 1840’da Tanzimat’ın ilk meyvesi olarak yutturulan Rumî Takvim oldu. Rumî Takvim hilesine başvurarak durumu idare etmeye çalıştığımızdan beri kendi çağımızda yaşamıyoruz, gerçek zamana ayak uyduramıyoruz. 26 Aralık 1925’e kadar Hicrî Takvim ve saatimizi yedeğimizde  tutarak geldik.

HARFLERİMİZİN ELİMİZDEN ALINMASI AYAKLARIMIZIN KOPARILMASIYDI.

O ZAMANDAN BERİ SÜRÜNÜYORUZ.

Önce takvimimiz ve saatimiz elimizden alınarak vakitsiz, sonra 1 Kasım 1928’de harflerimiz hayatımızdan çekilerek dilsiz bırakıldık. Harflerimizi ve takvimimizi geri almadan ayağa kalkabilmemiz ve yükselebilmemiz mümkün değildir. Bu nakısalarımız sanki yokmuş gibi yaparak yürüdüğümüz yol hayata değil ölüme doğru yürüdüğümüz yoldur.

TAKVİMİMİZİ VE HARFLERİMİZİ GERİ ALMA ÇABASIYLA “İSTİKLAL TAKVİMİ” HAZIRLADIK

Bu sâiklerle  hem gerçek zamanın neresinde olduğumuzu hem de yazımızın aslına olan vukûfiyeti temin etmek gayesiyle “İSTİKLAL TAKVİMİ” hazırladık.  

Her sene yenilenerek sahici bir maarif takvimi olmasını, kaybettiklerimizi hatırlatmasını, onları elde etmenin yollarını açmaya vesile olmasını ümit ettiğimiz takvimimizin üçüncüsü, 1435 yılı için yeni nüshası hazırlanmıştır. Eskimez yazının öğrenilebilmesi için her güne ait sahifenin bir ders olarak tertip edildiği takvimimizde ezan vakitleri ezanî saate göre verilmiştir.