"Türk Düşmanı Olmadan Kâfirlerle İyi Geçinemezsiniz!" - "Küfrün İhsanı Olmaz", Çarşamba

İstiklâl Marşı Derneği Genel Başkanı Şair İsmet Özel, Çarşamba Kitap Fuarı etkinlikleri kapsamında, “Küfrün İhsanı Olmaz” adı altında bir konuşma yaptı. Teşrik tekbiri, salâvat ve İstiklâl Marşı'nın okunması ile başlayan konuşmasında Genel Başkan İsmet Özel, Müslüman hayatının çerçevesini tasvir eden İslam, İman ve İhsan safhalarını izah ederek, “Müslim ve mümin değilseniz ve size iyi şeylerin bırakılmış olduğunu farz ediyorsanız, bunların size yarayacak şeyler olmaktan uzakta olduğunu; fakat sizi muhakeme etmek, ayağınızın nereden kaydığını anlamanız üzere size yaklaştırılmış şeyler olduğunu bilmeniz lazım.”

Konuşmasında insanların Türkiye’de yapılması gereken işlerinin ne olması gerektiğini bilmeleri gerektiğine işaret eden Genel Başkan İsmet Özel şunları söyledi: “Bugün Türkiye’nin Türkiye olarak ömrünün tükendiğini düşünen insanlar var. Aktüel olarak bir T.C. tartışması var, biliyorsunuz. Bu fantezi bir şey değil. Türkiye’nin darül İslam olarak vadesinin dolduğunu düşünen insanlar var. Bu hesapları yapanlar var. Bunların hesapları da Türkiye’de yapacak işin ne olduğunu bilmeyenler tarafından kolaylaştırılıyor. O hesaplar kuvveden fiile geçebiliyor rahatça. Her fırsatta anlatmaya çalıştığım şey şu. Araplar Endülüs’te sekizyüz sene kaldılar. Türklerin de bu topraklarda kalma süresi bu günlerde bu zamana denk geliyor. Bugün Endülüs topraklarında Müslümanlardan söz etmek ilginç olmak demek sadece. Hiç yok değil. Ama reconquista denen hareketle beraber İberik Yarımadası Müslümanlardan yalıtıldı. Türkiye topraklarının da böyle bir akıbete uğraması çok zor değil. Bugünkü siyasi gelişmeler bunu gerçekleştirecek şekilde yürüyor. Türkiye’den bir daha darül İslam olarak bahsetmeme, bugün Türkiye’de resmi politikadır.”

“Kainat yaratıldığından bu yana, Âdem Aleyhisselam yaratıldığından bu yana imanla küfür arasında bir zıtlaşma olup olmadığını esas almak lazım. Yoktur diyenler bir yerdeler, vardır diyenler benimle bir yerdeler. Küfürle iman arasında bir çatışma vardır ve küfrün ihsanı olmaz. İhsan ancak imandan sonra gelir. Önce İslâm, sonra İman, sonra İhsan. Küfrün ihsanı olmaz. O dalda telaffuz edilecek bir ibare yoktur.”

Dünyada bugün bilgi meselesinde hükümran olanlar gayrimüslimler. Dolayısıyla İslam hakkında bildiklerimizin çoğunu, ben biraz insaflı davranarak çoğunu diyorum, aslında hepsini, Müslüman olmayanlardan öğreniyoruz. Türkiye’de İlahiyat fakültelerinde Müslümanların değil müsteşriklerin görüşlerini doğru görüş olarak tahsile konu oluyor.” diyen Genel Başkan İsmet Özel, dünyada henüz bir İslam tarihinin ve bir Türk tarihinin yazılamadığını, devamlı olarak gayrimüslimlerin ve Türk olmayanların depoladıkları şeylerle meşgul olunduğunu ifade etti.

TÜRK BAYRAĞININ ADINI DEĞİŞTİRMEK İSTEYENLER MÜSLÜMAN GÖRÜNEN KÂFİRLERDİR


Cumhuriyet’le birlikte misakı milli sınırlarına kavuşulduğunun bir yalan olduğunu ifade eden Genel Başkan İsmet Özel, Misak-ı Milli sınırları feda edilerek bir devletin kurulabildiğini dile getirdi. “Türkiye toprakları kâfirlerden kaçırılmış topraklardır. Ancak bu kadarını kurtarabildik. Yoksa misakı milliyi gerçekleştiremedik. Misakı millinin içinde Batum, Kerkük, Selanik var ve Misak-ı Milli sınırları Halep’in yirmi kilometre güneyinden geçiyor. Lozan Anlaşması’nı Birinci Meclis kabul etmeyeceği için tasfiye edildi. Ve Lozan Anlaşması’na el kaldıracak olan ısmarlama milletvekilleri temin edildi ve bizim böyle bir vatanımız var. Çok şükür. Biz sıfırla bir arasında tercihe icbar edildik. Ya hiç vatanımız olmayacaktı veyahut bu vatana razı olacaktık. O yüzden bütün Cumhuriyet tarihimiz boyunca insanlar devlet idarecilerinin kötü bir şey yaptıkları fikrini kafalarında taşımadılar. Hiç olmazsa bir vatanımız vardı, hiç olmayabilirdi.”

“1918 yılında Birinci Cihan Harbi bittiği zaman Türk Bayrağı’nın altı can ve mal emniyeti bakımından en güvenilmez, tekinsiz, tehlikeli yerdi. Herkes Fransız, Yunan, İtalyan, İngiliz ve en güvenlisi olarak Amerikan bayrağının altında bir yer açmaya çalışıyordu. Ama Allah nasip etti, müminlerin dualarını kabul etti ve gayretlerini mükâfatlandırdı. İstiklal harbi sonunda Türk bayrağının altı en belalı yer olmaktan çıktı, en güvenilir yer oldu. Biz hala bu güveni yaşıyoruz. Türk Bayrağı’nın adının değiştirilmesini söyleyen hainler de bugün Türkiye’de söz sahibi, yetkili ve etkili. Türk Bayrağı’nın adının değiştirilerek Devlet Bayrağı olmasını söylüyorlar. 1918 yılında kâfirliği belli olan kâfirlerin bize yapmak istediği şeyi bugün Müslüman’mış gibi görünen kâfirler yapmak istiyor.”

İLK İŞİMİZ ATLARIMIZI GERİ ALMAK OLACAKTIR

Genel Başkan İsmet Özel şunları söyledi: “Küfür sistemi dediğimiz şey aslında modern çağda anti Türk bir yapı ile ortaya çıkmıştır. Dünyada küfrün hâkimiyeti demek Türk düşmanlığı demektir. Türk düşmanlığı yapmadan kâfirlerle iyi geçinemezsiniz. Kâfirlerle iyi geçinmenin birinci maddesi Türk düşmanı olmaktır. Eğer Türklüğün kıymeti konusunda ağzınızı açacak olursanız küfür düzeninin aleyhinde konuşmaya başlıyorsunuz demektir. Türklerin kıymeti hakkında bir şeyler söylerseniz kâfirleri rezil etmeye hazırlanıyorsunuz demektir.” diyen Genel Başkan İsmet Özel konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

"Türklerin dünyaya bir daha hâkim olmalarını sıfırlamak için 1947 ve 1948 yıllarında at vebası bahane edilerek atlarımızın tamamına yakın kısmı yok edildi. Neden mi yapıldı? Çünkü atları olan Türkleri mağlub etmek imkânsızdır. Ve biz eğer bir Türk hâkimiyeti derdindeysek ilk işimiz atlarımızı geri almak olacaktır. Biz bu toprakları atlarımızın bize kazandırdıklarıyla vatan haline getirdik. Biz bu topraklara geldiğimiz zaman bu topraklarda Roma İmparatorluğu’dan kalma çok gelişmiş bir münakalat sistemi vardı. Ve ticari ilişkiler Romalıların tesis ettiği yollar üzerinden yapılıyordu. Biz bu topraklara gelince Romalıların tesis ettiği sistemi battal ettik. Hiçbir Romalı yolu kullandırmadık. Türkler olarak atla gidilebilen yerleri esas aldık. Roma sistemi yıkıldı ve sonra Türklerin at esas olmak üzere kurdukları ticari münasebetler toplumu geliştirdi. O kadar geliştirdi ki 17 yüzyıla kadar Türk toprakları dışında refahıyla övünen hiçbir ülke yoktu. Biz o milletiz ki 1970’li yıllara kadar gelir adaletsizliğini asgariye indiren ülke bizdik. Ama 70’ten sonra sonra bu makas çok açıldı. 70 yılında dünyada en çok kazananla en az kazanan arasındaki mesafenin en az olduğu ülke Türkiye’dir. Biz haysiyet bakımından dünyada rakip tanımayan bir milletiz. İnsanlar bunu kınama konusu yaparak söylüyorlar: Türkler kan tükürürler kızılcık şurubu içtim derler. Bu böyledir gerçekten. Biz düşük durumda olduğumuzu hayatımız pahasına fark ettirmeyiz. Biz böyle bir milletiz.”

10 Mayıs 2013, Samsun-Çarşamba