Modern Dünyada Türk Yoksa İslâm Hiç Yoktur! - “Üç Cârî Belâ” Paneli

İstiklâl Marşı Derneği’nın Ankara’da tertip ettiği  “Üç Cârî Belâ” adlı panel daha önceki programlardan farklı olarak, İstiklal Marşı’ndan önce Bayram Tekbiri ve Salavat’ın salondakilerce okunması ile başladı. İlk konuşmayı gerçekleştiren Genel Başkan İsmet Özel, İstiklâl Marşı Derneği’nin bundan sonraki programlarının da Bayram Tekbiri ve Salavat ile açılacağından bahisle bunların Türk Milleti’nin asıl İstiklâl Marşı olduğunu ifade etti. Her üçünün de aynı zamanda birer sanat eseri olduğunu hatırlatan Genel Başkan İsmet Özel, Türklerin millet olarak sanat eserlerinin pekiştirdiği bir dünyaya sahip olduklarını söyledi. İstiklâl Marşı’nın da çok yüksek değerde bir sanat eseri oluşuyla hem milletin hemen önündeki cari belaların defedilmesi için, hem de her halükarda milletin mevcudiyetinin devamı için müracaata açık bir metin olduğunu dile getirdi.

İsmet Özel

Suriye’de iki yıldır devam eden Beşar Esad yönetiminin uzaklaştırılması meselesinin ilk günlerinde Esad’ın AKP yönetimine hitaben, kendisinden istenen reformları gerçekleştirmeye çalıştığını, asıl AKP’nin yeni bir anayasa yapma işini beceremediğini söylediğini hatırlatan Genel Başkan İsmet Özel, Esad’ın yüz yüze kaldığı zorluklarla Türkiye’de AKP yönetiminin üzerine aldığı işlerin aynı kapta kaynayan işler olduğunu vurguladı. Dünyada olup biten işlerin mahiyetiyle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı.

“Dünya hep böyle değildi. Veyahut dünya hep böyleydi. Dünya hep değişti ve dünya hiç değişmedi. Eğer dünyanın yaratılmış olduğuna aklınız erdiyse dünyanın hep böyle olduğunu anlarsınız. Ama dünyanın yaratılmamış olduğunu, ezeli olduğunu düşünürseniz dünya o zamandan bu yana hep değişmelere uğruyor ve hiçbir zaman geri dönülemez. Eğer dünyanın ezeli ve ebedi bir özelliği varsa o zaman kendi mekanik, mihaniki işini yürütüyor demektir. Onun için yeni şartlara intibak etmekten başka bir çare yoktur. Ama öyle değilse eğer, bu dünyanın bir yaratıcısı varsa, O Yaratıcı yarattığı kâinatın bilgisi hakkında da yarattıklarına bir şeyler vermiştir. Yani eğer dünya hep böyle idi diyorsak bunun yanıbaşında ‘Evet, Dünya hep böyleydi, dünyada iman ve küfür farkı hep vardı.’ dememiz gerekecek. Ama dünya hiç böyle değildi dendiği zaman ’1400 sene öncesine mi gideceğiz?’ demiyorlar mı? Onlar dünyanın hep böyle olmadığını söylüyorlar. Biz diyoruz ki dünya hep böyleydi. Dünya hep aşağılık bir yerdi. Dünya hep kâfirlerin cenneti müminlerin hapishanesiydi.”

ismet özel

İSTİKLÂL MARŞI ANAYASAYA MELEKLER MARİFETİYLE GİRMİŞTİR

İstiklâl Marşı’nın millet olarak devam etmemizin ve bir vatan sahibi olmamızın senedi olduğunu söyleyen Genel Başkan İsmet Özel bugün yeni bir anayasa yapılması meselesinde 1982 Anayasası’na İstiklâl Marşı’nın dâhil edilmesinden doğan rahatsızlığın amil olduğunu vurguladı. 1982 Anayasası’na İstiklâl Marşı’nın milletin varlığının tehlikede olması sebebiyle melekler marifetiyle girdiğini ifade eden Genel Başkan İsmet Özel, İstiklâl Marşı’nı o dönemde anayasa sokan insanların bu işten bir şey anlamadıklarını söyledi.

Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Türklerin elinden bu toprakların alınamayacağına kanaat getirildiğinden bahseden Genel Başkan İsmet Özel, bunun üzerine Büyük Taarruz’a kadar bir sene beklendiğini ve ne olduysa bu bir sene zarfında cereyan ettiğini şu sözlerle vurguladı: “Muzaffer Türkler olarak dünyaya elimizden neler geleceğini gösterme imkânını o bir senede kaybettik.”

İstiklâl Harbi’ne ciddi bir halk katkısı yok. İnsanlar Ankara hükümetine güvenmiyorlar. Halkın öyle vatanı kurtarayım diye bir derdi yok. Canını kurtarmaya çalışıyor. Canını da Ankara’dakilerden mi kurtaracak, Atina’dakilerden mi? İkisi de canını almak istiyor. Öyle parlak bir beklenti yok. Ama bugün de olduğunu ümit ettiğim bir millet var. Bu millet ‘Ben vatanımı gavura teslim etmem’ diyor. Etmediği için de canını veriyor. Kendisi o öldüğü topraklarda yaşayamayacak. Orhan Şaik Gökyay’ın ‘Bu Vatan Kimin?’ diye bir şiiri var: ‘Bu vatan toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır!’ Bu vatan canlı kalanların değil, ölenlerin vatanı. Onların hakkıydı. İstiklâl Marşı’nda ’Sen şehit oğlusun incitme, yazıktır, atanı!’ diyor. Daha Sakarya Meydan Muharebesi cereyan etmemiş. Yani öteden beri zaten biz bu toprakları şehitlere borçluyuz. Birine verme yetkimiz yok. ‘Ver’ dese vereceğiz ama o diyemez o lafı!”

Genel Başkan İsmet Özel milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması projelerinden bahisle ise şunları söyledi: “Kanunların cevaz vermediği alanlarda bir şeyler gerçekleştirmeleri ihtiyacı var. Bu adam sonunda iyi bir şey yapacak. Onun iyi bir şey yapacağını şimdi siz anlayamazsınız. Onun için ben bu adama dokunulmazlık veriyorum ki o kafasındaki şerefli işi yapabilmek için sizin dar kafanızın ötesinde bir şeyler gerçekleştirebilsin. Dokunulmazlık bunun için. Dokunulmazlığın suiistimal edilmesinden şikayet edilebilir. Siz dokunulmazlığı suiistimal edecek olan insanları milletvekili yaparsanız tabii ki olur. Milletvekili olmanın bir mesele olması lazım. O adam milletvekili olduysa tabii ki şu andaki dokunulmazlıklarının on misli, yüz misli dokunulmazlıkla teçhiz edilmesi lazım ki Türkiye için iyi bir şeyler yapabilsin. O adam kanun yapıyor. Sonunda hepimiz ona uyacağız. Onun elini kolunu tamamen serbest bırakmazsan bu adam hayırlı bir şeyi nasıl yapar?” Genel Başkan İsmet Özel ayrıca “Yeni Anayasa” ve “Başkanlık Sistemi” meselelerinin doğrudan doğruya Türkiye’nin Amerikanlaştırılması faaliyetlerinin birer parçası olduğunu ifade etti.

MODERN DÜNYADA TÜRK YOKSA İSLAM HİÇ YOKTUR!

Genel Başkan İsmet Özel konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Biz burada konuşarak ne kimsenin keyfini yerine getirmek ne de birilerinin asabını bozmakla uğraşıyoruz. Bizim derdimiz kendi varlığımızın kıymetinin bilinmesiyle alakalı. Biz Müslümanız ve Türklüğümüz Müslümanlığımızın işaretidir. ‘Türküz’ demekle ‘Öbür sahtekârlardan farklıyız’ demiş oluyoruz. Türk dediğimiz zaman dünyada Müslümandan başka bir şey anlaşılmıyor. Arnavut, Arap, Kürt dediğin zaman dünyada Müslüman anlaşılmıyor. Sadece Türk dediğin zaman dünyada Müslüman anlaşılıyor. Onun için Türklük feda edildiği zaman, Allah’ın şanını yüceltmek için canını feda eden insanlar dünyadan yok olmuş demektir. İstiklâl Marşımızın altında imzası olan zat ‘Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi’ diyor. Burada hiçbir mübalağa yoktur. Modern dünyada Türk yoksa İslâm hiç yoktur. Biz Allah’ın kulu olduğumuz için değerliyiz. Ölümün başına geleceğini bilen tek yaratık insan. Bunu Norveçli de, Malezyalı da, Uruguaylı da böyle biliyor. Öldükten sonra başına ne geleceğini de bilen sadece mü’mindir.”

Panelde söz alan İstiklâl Marşı Genel Saymanı Halil Özkan Cumhuriyet tarihi boyunca bütün anayasaların birer darbe anayasası olarak kendine yer bulduğunu hatırlatarak, Türkiye’de son yıllarda da bir darbe sürecinin cereyan etmekte olduğuna, resmi hayatın kaynağını teşkil eden temel kanunların bu son dönemde değiştirilerek değil, ilga edilerek kaldırıldığına işaret etti. Meclisteki Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan görüştüğü bir milletvekilinin, yeni anayasanın Türkiye’nin yok edilmesi manasına geldiği itirafında bulunduğunu bizzat işittiğini nakleden Halil Özkan, gündemdeki yeni anayasanın Amerikan desteği ve AB kriterleriyle Müslümanlara bugüne kadar verilmemiş hakların bahşedileceğine dair bir provokasyon eşliğinde imal edilmek istendiğini ifade etti.

İstiklâl Marşı Derneği Genel Sekreteri Mustafa Tosun, milletvekili dokunulmazlığı müessesesinin kaldırılmasının Amerikanlaşma dayatmasını parçalayabilecek imkanların yok edilmesi amacına müncer olduğunu, etrafımıza örülen demir parmaklığı kıracak teçhizattan mahrum bırakılmamıza yarayacağını ifade etti. Bu parmaklığın nasıl örüldüğü hususunun dikkatle incelenmesi gerektiğini vurgulayan Mustafa Tosun, dünya siyasetinin etkili yerlerini tutan birtakım kimselerin Türkiye’yi ziyaretlerinin Türkiye’de olup biten işlerin şekillenmesiyle olan irtibatlarını örneklerle izah etti.

İstiklâl Marşı Derneği Konya Şube Başkanı Mustafa Deveci, İstiklâl Marşı Derneği’nin batılın batıl olduğunu söyleyen, yani “iptal” eden yegâne kuruluş olduğunu beyan etti. Konuşmasında yeni anayasada “Türk” kelimesinin geçmemesi konusundaki taleplerin kazandığı güçten ve muhakeme usulündeki şehadet yemininden “Allah” lafzının çıkarılmasından bahseden Mustafa Deveci, Macaristan Anayasası’nın ve 1982 Anayasası’nın Başlangıç metinlerini örnek vererek milli hassasiyet konusunda Türkiye’nin bugün getirildiği halin çarpıklığına dikkat çekti.

İstiklâl Marşı Derneği İstanbul Şubesi üyesi Dadaşhan Celaleddin Kavas, başkanlık sisteminin uluslararası hiyerarşinin işleyişini rahatlatmaya elverişli bir model olduğuna; yasama organı olan meclisin, işleyişin dışına atılarak izole edildiği bir yapıyı öngördüğüne dikkat çekti. Başkanlık sisteminin münafıklar ve kafirler arasında süregelen siyasi çekişmenin mutlak bir alternatifsizliğe raptedilmesi için talep edildiğini dile getirerek bugün Türkiye’de milli irade diye bir şeyin olmadığını, zira bir iradenin olmadığını; mevcut olan şeyin ise bütün gayri Türk unsurların iradelerinin bileşkesi olarak kendini dayattığını ifade etti.

ismet özel

Ankara, 26 Ocak 2013