SAĞIM SOLUM ÖNÜM ARKAM
İSMET ÖZEL
.

Çocuklar saklambaç oynarken ebe gözlerini kapatıp belirlenen bir sayıya kadar sayar. Sayma bitince ebe şunları söyler: Sağım solum, önüm arkam sobe, saklanmayan ebe. Ebe gözlerini açar ve saklananları bulmağa çalışır. Oyun başlamıştır. Ülkece ve milletçe bir tür saklambaç mı oynuyoruz? Benzetebilirsiniz; ama hiç öyle değil. Her şeyden önce ebenin kaça kadar sayacağı belli değil. Ebe kim? Kimi, ne maksatla ebe tayin etmişler? Onu da bilmiyoruz. Farz edilen ebenin sağı, solu, önü, arkası oyuncularla dolu. Ebe gözünü açar açmaz hepsi sobeliyor. Saklanmayanı ebeliğe mahkûm etmeğe kimin cesareti var? İsrail 1967’de işgal ettiği toprakların bir şeridini bombalıyor. Sina yarımadasından bazı sebepler ve belli şartlar altında çekilmişti. “İşgal altında tutulan toprakların bombalanması…” Bu tırnak içindeki ibarenin mantıktan mahrum olduğunu bütün dünya biliyor. Bütün dünya resmi makamlar itibariyle faciaya seyirci kalıyor. Askeri ve mali gücü bütün dünyaca kabul edilmiş devletler her bakımdan İsrail’in yanında durduklarını beyan ediyor. Hangi İsrail’in yanında duruyorlar? Yalnızca bazı hahamların rahatça konuşabilmesi sebebiyle ölü dil sayılan ve 1948 sonrasında günlük hayatta konuşularak canlandığı kabul edilen İbranicenin millî dil sayıldığı İsrail’in. Yahudilikten ve İsrail’den tarihin dikkate değer bölümlerini anmaksızın söz etmek mümkün olmadığı için ruhen sıhhatli kalmanız teminat altında değildir.

Araziye uyma sebebiyle değil, gerçekten Türk olmak Yahudilikten bahsederken ruh sağlığınızı tehdit altına sokmaktan sizi korur. Çünkü Türk varlığı ve Türk vatanı mevcudiyetini dünyayı haraca kesen güçlerin kanatları altında kazanmamıştır. Bilâkis dünyayı haraca kesen güçlere dur dendiği yerde Türk varlığı vücut bulmuş, Türk vatanı şekillenmiştir. Türkçenin toplum hayatının her alanında kullanılmasını talep eden Karamanoğlu Mehmet Bey’in bu eylemini temsil eder beklentisiyle bir heykelini dikmişler. Heykelin bir elinde bu okuntu yer alıyor. Karamanoğlu Mehmet Bey meramını hangi alfabeyle dile getirmiş dersiniz? Tahmin edeceğiniz üzere Latin alfabesiyle. “Tahmin edeceğiniz üzere” dedim çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nde neyi ne şekilde tasavvur edeceğiniz inkılaplar sayesinde önceden kodlanmıştır. Şimdilerde Kur’an harfleriyle okuyup yazanların kullandığı elifbaya Osmanlıca diyenler var. Hâlbuki Karamanoğlu Mehmet Bey yaşarken Osmanlı devleti henüz yoktu. Biz Türkler yazımıza edebiyatımızın uzantısı olarak kavuştuk. Gerçi hayatının Orhan Bey ve Yıldırım Bayazıt zamanında geçtiği iddia edilmiş ise de kayıtlara dikkatle bakanlar Yunus Emre’nin yaşarken henüz Osmanlı Devleti’nden söz edilemeyeceğini biliyor.

Kur’an harflerine gösterilen düşmanlık Türklerin her hangi bir siyasi sistemin koruyuculuğu altında yeni bir hayat kurup geliştiremeyeceklerini izaha yeter. Başlangıç noktası olarak “Kula kulluk yetsin artık” şiarını seçmiş olanlar yürüyüşleri sırasında hangi menzillere uğrayacaklardı? Bunu bilemiyoruz. Çünkü onlar yürüyüş rotasını belirleme bakımından rahat bırakılmamıştır. Türk topraklarında yaptıklarınızdan bir verim elde edebilmek için yerinde ve doğru bir başlangıç yapmanız kâfi değildir. Yaptığınız işin an be an muhafızı konumunu elde tutacaksınız. Verdiğiniz küçük bir fire bir çuval inciri berbat edecektir. Niçin bu duruma düştük? Çünkü Osmanlı Devleti III. Selim saltanatından itibaren her hangi bir Avrupa devleti ayarında algılanmağı hedef ittihaz etmişti. 1839’da Tanzimat Fermanı patronun artık İstanbul’da ikamet etmediğini açıkça ilân etmişti. Osmanlı tebaası olarak bilinen gayri-Müslim ahali patronu Roma’da, Paris’te, Berlin’de, Londra’da, Moskova’da ve muhtemelen New York’ta arıyordu. Hâsılı, Türklerin kendilerini emniyette hissedecekleri alanı ne içerde bulabilirdiniz, ne de dışarıda.

Balkan Harpleri Türklerin zavallılığını gözler önüne serecek biçimde sonuçlandı. Bulgarların Edirne’ye girdiklerini gördük. Batı’nın kodamanları Osmanlı Devleti’nin çöküşünü dolaylı müdahalelerle, yani Balkan halkları arasında milliyetçiliği kışkırtarak yürüttü. Çarlık Rusya’sıyla Osmanlı’yı kapıştırmak bütün Batı’nın lehineydi. İngiliz ve Fransız donanması harap haldeki Osmanlı Devleti'ni dikkate almadan İstanbul’u ele geçireceğini düşünüyordu. Batı’nın lokması kursağında kaldı. Şanlı tarih böbürlenmesiyle bir yere varılacağına inanmıyorum. Millî birliğimiz yok ve onu kazanma yolunda bir girişim yok. Temiz bir toplum olduğumuzu iddia edenin alnını karışlarım.

İsmet Özel, 24 Rebiülahir 1445 (8 Kasım 2023)


İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.