İSMET ÖZEL KİTAPLARI
İktisat disiplini içinde yer alan bir deyimdir “alternatif maliyet”. Bazı nesnelere ulaşmanın maliyetinin değil, alternatif maliyetinin yüksek olduğu söylenir. Yükseklikten kasıt aynı vasıtaların söz konusu nesneye değil de, bir başka mümkün nesneye hasredilmesi halinde çok daha büyük bir faydanın ele geçirilebileceğine işaret edilmesidir. Bu yazıda andığım terimin tarihe ne şekilde taşınabileceğine temas edeceğim.
Niçin bir dünya tarihinin yazılamayacağı, yazılması muhtemel olanın ancak her milletin tarihinin her millete eşit ağırlık verilerek kaleme alınan bir kitap olabileceği fikrini ısrarla savunuyorum? Çünkü her tarih yazarı bir millete mensuptur ve o her tarihî vakıayı ister istemez kendi milleti lehine yorumlayacaktır. Tarihçiyi hangi millet lehine yorum yapıyorsa o milletin kaydına geçireceğiz. Bu bağlamda niçin ele gelir bir Türk tarihine sahip olmadığımız suali akla gelebilir. Hiçbir devirde Türk milletini arkalayacak bir tarihçi biz Türklerin içinden çıkmadı. Türk tarihi konusunda lâf edenler sebebini keşfedemediğimiz bir tarafgirliğin kurbanı olarak konuştular ve bilgiçlik yapıyor, bilgilerinin kesinliğinden emin olarak konuşuyorlar. Tarafgirliğin en kalın çizgisini dört yüz senedir Avrupa merkezli zihniyet çekti.
Dünya Tarihi yazma merakına kapılanların elinde hep iki tutamak noktası, giderek iki koz oldu: Bunlardan ilki Antik Çağ’da Yunan Medeniyeti'nin başlattığı Medeni/Barbar çatışması ve zıtlığı idi. Bazı çevrelerde İslâm’ın Marx’ı diye anılan İbn Haldun’un dikkat çektiği Hazari/Bedevî uzlaşmazlığı da bu görüşe ilişkindir. İkinci tutamak noktası ise Avrupa’nın efendiliğini bütün yeryüzüne kabul ettirmesidir. Her iki tutamak noktasına dikkatlice bakınca orada Dünya Sistemi’nin ayakta durmasına imkân sağlayan iki koltuk değneği görürüz. Bugün İsrail Gazze’de yaptığını, siz isterseniz buna soykırım, işkence, cinayet, katliam her ne derseniz deyin, bilhassa XVII. Hıristiyan yüzyılından itibaren azgınlığına hiç fasıla vermeyen medeni hür dünyanın bir mümessili, bir görevlisi olarak yapıyor. Eylemin başlangıcında bütün devletlerin (dikkat buyurun devletlerin, milletlerin değil) İsrail’in arkasında olduğu şimdi unutulmuş gibi görünüyor.
Unutulmuş şeylerin yanı başında hiç zikredilmemiş ve başarılabilirse hiç zikredilmeyecek şeyler duruyor. Zikredilmemiş şeylerin neler olduğu, adedi, ne sayıda olduğu unutulmuş şeylerle kıyaslanırsa havsalanın alamayacağı kadar büyüktür. Bu şeylerin başında Türk İstiklâli gelir. Ben niçin zikredilmemiş şeylerin başına Türk İstiklâli’ni koyuyorum. Öncelikle Türk topraklarının içinde ve dışında Türk İstiklâli gerçek anlamıyla zikredilmediği halde zikrediliyormuş gibi duruyor. Bu durum Türk İstiklâli’nin hiç zikredilmeyişinden daha beter. Çünkü Türk İstiklâli’nin doğru yorumunu dile getirdiğiniz zaman karşınızda sizi belgelerle yalanlayacak görüşler sergileniyor. Ne yapmalı? Yalanlar ve sinsi planlar karşısında havlu mu atmalı? Hayır, öyle yapacak olsaydık bu bahsi hiç açmazdık. Sadakat ve sabır gösterecek, hadisatın mantıkla yıkılamayacak yönünü vurgulayacağız.
Tarihin, bilimin, sanatın ve öncelikle siyasetin tesir sahasını medeniyetin başlangıcından bu yana galip gelenler denetliyor, bununla kalmıyor, çarpık bir tarih yorumunu tekellerinde tutuyorlar. Bu bütün insan faaliyetlerinin değerinin sıfıra indirgenmesi mi demek? Elbette hayır. Galipleri galip kılan bizatihi insan faaliyetleridir. Galipler galibiyetlerini iktisaden zayıf düşenleri borçlu duruma düşürerek devam ettirirler. İktisaden güçsüz olanlar bir gün gelip gücü ele geçirecekleri beklentisiyle acı ilâcı yutar. Bundan sonra da bize geçmiş olsun, üzerine bir bardak su iç demek düşer. Galiplerin nazarındaki Türk İstiklâli akabinde yaşanan her şey bu mekanizmanın bir yerindedir. Hangi yerindedir?
İslâm’dan tecrit edilmiş bir Türk tarihi kılcal damarlarında bilhassa Mohaç Meydan Muharebesi’nin cereyan ettiği Hıristiyan 1526 yılından itibaren Türk korkusu hisseden Avrupalının bir idealiydi. Bu zamandan sonra Haçlı Medeniyeti “Şark Meselesi” ni çözüme kavuşturmak, Osmanlı mülkünü ortadan kaldırmak için iki vasıta kullandı. Bunların ilki modern kavmî milliyetçilik bıçağını Balkan halklarının sırtında bilemek, ikincisi Ortodoks Rusları Müslüman Türkler üzerine saldırtmaktı. Bu yönde Birinci ve İkinci Balkan Savaşları sonunda bir sonuç aldıkları zannına kapıldılar. Bu zannın gölgesinde Britanya ve Fransa donanmaları Çanakkale önlerine geldi. Yıl: 1915. Hesaplarında İstanbul’u zahmetsizce ele geçirmek ve Türkleri tarihten silmek vardı. Ancak bu hesap tutmadı. Avrupalılar ve onların müstemleke askerleri Winston Churchill’in tabiriyle Türklerle değil, Allah’la savaşmak zorunda kaldı. Dünyanın en büyükleri karşısında kazanılan Türk zaferi İstiklâl Harbi’nin kıvılcımını çaktı.
İstiklâl Harbi’nin alternatif maliyeti yoktu. Yani İstiklâl Harbi Sakarya Meydan Savaşıyla birlikte Türkler lehine bir sonuç vermeseydi bunun anlamı Türklerin tarih sahnesine veda etmeleri demek olacaktı. Veda etmediler de ne oldu? Modernizmin alanını daraltacak bir güç odağının başlatıcıları mı oldular? Türkler olarak elimizde millî değerlerimizin Cumhuriyet tarihimiz boyunca tahrip edilmesine niçin direnmediğimizin bir açıklaması var. Türkler İstiklâl Harbi’ni sıfıra karşı biri tercih cehdiyle başlattı. Kaybetseydik tarih sahnesindeki yerimizi kaybedecektik. İstiklâl Marşı’nın “Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı” demesi boşuna değildi. Misâk-ı Millî Arapların yaşadıkları bölgelerde Türkleri yönetici olarak kabul edip etmeyecekleri hususunda oylama yapılmasını teklif ediyordu. Tarih sahnesinde bir yerimiz varsa, orası neresiydi? XII. Hristiyan asrında Diyar-ı Rûm’u Dar-ül İslâm haline getirerek bir vatan sahibi olduk. Vatanımız secdeye vardığımızda ayaklarımızın bastığı yerdi. Biz vatan kaybetme kaygusu içindeyken I. Cihan Harbi patlak verdi. Böylece önümüze Büyük Ermenistan ve Büyük Yunanistan arızaları çıktı. Kürtler kâfire karşı bizim safımızda savaşa girmişlerdi. Tekrar ediyorum: İstiklâl Harbi’nin alternatif maliyeti yoktu. Arızaları yok ettik. Hepsi bu.
İsmet Özel, 18 Rebiülevvel 1447 (10 Eylül 2025)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün


