“Radyoda yabancı milletlerin marşlarını dinlemekten bıktık, usandık!..”
“Temennilerimize kulak bile vermiyorlar!”
Darülfünuna mülhak olan yüksek muallim mektebi talebeleri namına “Son Posta”ya bir müracaat yapıldı. Namlarına müracaat yapılan gençler Darülfünunun felsefe, edebiyat, tarih, coğrafya, fizik, kimya, riyaziye, tabiiye ve mimari şubelerinde tahsil görüyorlar. Müracaat millî bir meseleye çok açık ve sarih bir şekilde temas ettiği için bu sütunlarda bahsetmeği bir vazife bildik. Bu gençler bundan bir buçuk ay evvel Radyo şirketine, şirket erkânından birinin delâletile bir mektup göndermişler ve her akşam Millî marşımızın neşredilmesini istemişlerdir. Fakat radyo şirketi bu arzuyu yerine getirmediği için gençler on beş gün kadar evvel şirkete ikinci bir mektup daha yazmışlar, şayanı dikkattir ki bu mektuptan da müsbet bir netice çıkmamıştır. Kırk beş yüksek tahsil gencinin imzasını taşıyan bu mektupları buraya aynen yazıyoruz:
“Her gece Moskova’dan radyo ile dinlediğimiz “Enternasyonal marş” bize bazı şeyler hatırlatıyor:
Niçin biz radyoda millî marşımızı dinlemekten mahrum kalıyoruz? Millî gururumuzu okşıyacak, benliğimizin bütün derinliklerine nüfuz edecek olan bu güzel marştan niçin mahrum kalmak istiyelim?
Bugün Türk gençliği her şeyden evvel kuvvetli bir millî terbiyeye muhtaçtır. İtiraf etmek mecburiyetindeyiz ki bize böyle kuvvetli bir milliyetperverlik telkin edilmemiştir. Türk gençleri vatanperverseler emin olmalısınız ki hüdainabit vatanperver yetişiyorlar. Nasyonalist yetişmesi için bir Alman gencine, bir Fransız çocuğuna verilen terbiyeden, hazırlanan vasıta ve imkânlardan Türk genci daima mahrum kalmıştır.
Gençleri vatanperver yetiştirmek için kullanılan vasıtaların en mühimlerinden biri de musiki terbiyesidir. Alma milletine umumî harp sıralarındaki “her şeyin fevkinde Almanya” imanını veren büyük âmillerin başında bütün Almanyayı bir kütle halinde heyecana, harekete getiren marş zikredililer.
Büyük Fransız ihtilâlinde Marseyez, Russoların, Volterlerin, Montskiyo’ların eserlerinden daha büyük işler gördü.
Millî marşlar cihan tarihinde kütleleri harekete getirmek için kullanılan vasıtaların en müessirleri arasında zikredilir.
Daha fazla anlatmiya lüzum görmiyoruz. Kültür işlerinde, millî terbiye bahsinde musikinin oynayacağı büyük rolü siz de bizim kadar bilirsiniz.
Ne yazık ki bu mesele bizde lâyık olduğu ehemmiyet ve hassasiyetle takip edilmiyor. Türk milleti, halk, Millî marşını hâlâ öğrenememiştir. Hatta onu tanımiyor bile…
Millî bayramlarda, ihtifal günlerinde İstiklâl marşı çalınırken şahit olduğumuz feci manzaralar gözümüzün önündedir. Ne yazık ki Millî marşımızı bilmiyoruz. Hatta onu tanımıyoruz. Tanıyanların çoğu da onun nasıl dinlenileceğini bilmiyorlar ve hâlâ da öğrenemediler.
Bütün içtimaî müesseseler bu millî terbiye işinde kendilerine düşen vazifeleri yapmıya borçludurlar. Meselâ Radyo Şirketi Millî marşı tanıtmak işini üzerine almalıdır. Bugün radyo memleketimizde pek ziyade taammüm etmiştir. Halk kahvelerde, umumî yerlerde mütemadiyen radyo ile temastadır. Sık sık ve meselâ her gece çalınacak marş ve bu marştan evvel yapılacak bir ihtar halka hem Millî marşı tanıtacak, ve hem de Millî marş çalınırken nasıl hareket edilmesi icap ettiğini öğretecektir ve nihayet halkta müşterek bir hissi vatanperverane uyanacaktır. Binaenaleyh İstanbuldaki Türk radyo şirketinden ehemmiyetle, ısrarla rica ediyoruz:
Her gece – Ankaradaki radyo merkezinin yaptığı gibi – günlük programdan evvel veya sonra bize, daha doğrusu millî terbiyeden mahrum kalan memlekete ve halka millî marşını dinletmek zahmetine katlansın.
Şirketin, ehemmiyetsiz gibi görünen bu işten çekineceğini zannetmiyoruz.”
18 Kânunusanî 933
Yüksek Muallim Mektebi felsefe, edebiyat, tarih, coğrafya, fizik-kimya riyaziye, tabiîye, mimarî zümreleri talebesinden
45 İMZA İKİNCİ MEKTUP
“Evvelce gönderdiğimiz mektuba hala cevap gelmedi. Telefonda da hatırlattığımız gibi bu işi büyük bir ehemmiyet ve ciddiyetle takip ediyoruz. Yine büyük bir titizlikle de ısrar edeceğiz ve icap ederse daha ağır hareket edeceğiz.
Sizi, büyük Türk san’atkârının oğlu, çok titiz vatanperver olması icap eden bir Türk olarak tanıyoruz. Radyo şirketinde de arzumuzu tatmin edebilecek bir mevkide bulunuyorsunuz. Arzumuzu tatmin edemezseniz bile hiç olmazsa bizim teşebbüsümüze iştirak eder ve icap eden zevatı bu meseleyle uğraşmıya sevk edebilirsiniz. Radyo şirketi bir plak alamıyacak kadar fena bir vaziyette ise onu maalmemnuniye biz alalım.
Hürmetlerimizi lütfen kabul ediniz efendim. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.”
24 Şubat 1933
Son Posta, s.1-6, 13.03.1933
Öğrendiğimize göre usul dairesinde müracaat ve mezuniyet istihsal edilmeden yapılan içtimalarda zabıtayı...
Zirâ, İstiklâl Marşı'mıza karşı gösterilen saygısızlık - hemen her zaman ve her yerde rastladığımız ve maalesef garip, mânâsız bir alışkanlığın tesiriyle tabii bir olay gibi karşıladığımız - çok hazin ve yüz kızartıcı bir gerçektir
İstiklâlimizi ebediyen kazanıp Cumhuriyete kavuştuktan sonra millî ahlâkımızda bir cihet, bütün açıklığıyle göze çarpıyordu: Bayrak saygısı… Bu, pek tabiî bir neticeydi. Çünkü İstiklâl Harbi neydi? Bayrağımızın İstiklâli, hür ve müstakil topraklarımız üstünde dalga vuracak olan mukaddes Türk Remzinin hâkimiyeti için çarpışmış değil miydik?
Bunun üzerine annem kardeşlerimle birlikte Kastamonudan Ankaraya geldiler. Artık Ankarada ailece yerleşmiş idik. Mehmet Âkif bu sıralarda İstiklâl marşını yaratmış, bu muvaffakiyeti 500 lira
Kastamonu lisesinde emniyet müdürlüğünün ehemmiyetle üzerinde durduğu ve Millî Eğitim müfettişi Bay İsmail Hakkı’nın da tahkikile meşgul olduğu bir hâdise cereyan etmiştir. Bütün lise talebesinin nefretle karşıladığı hâdise şudur:
Milli bayramlarda, ihtifal günlerinde İstiklâl Marşı çalınırken şahit olduğumuz feci manzaralar güzümüzün önündedir.