Dün ve Bugün!

14 temmuz 1919.

Taksim kışlasının karşısındaki Talimhane denilen ve şimdi yeni yeni apartımanlarla dolan meydanda.

Fransanın milli bayram günü.

İstanbuldaki Müttefikin işgal ordusuna mensub Fransız kıt'aları Mareşal Franchet d'Esperey'in önünde geçid resmi yapıyorlar.

Bunların arkasından bir sürü dişili erkekli papazın sevkettikleri Fransız mekteblerinin kız ve oğlan talebesi, ellerinde küçük Fransız bayraklarile sıçrıya sıçrıya, sevine sevine geçiyorlar. Bu çocuklar, Beyoğlunda oturan tuzlu ve tatlısu frenklerinin ve muhtelif Türk ekalliyetlerinin çocuklarıdır. İçlerinde, beş altı yaşında olanlar bile var. Hepsi, Türk İstanbulda, Fransız milli bayramını kutluyorlar ve hepsi, Türk İstanbulda, Fransız bayrağını selâmlıyorlar.

Bu manzarayı, gene Taksimde, Cumhuriyet Zafer abidesinin karşısındaki Türk sinemasında gösterilen bir filimde, dün, gördüm.

Bu sabah, Beyoğlunun bilâtefrik būtün ilkmekteblerinde şu manzarayı görebilirsiniz.

Türk çocukları, ekalliyet çocukları, ecnebi çocukları, hep beraber sıralanmış. Hep beraber İstiklâl marşını ve Cumhuriyetin 10 uncu yıl marşını söylüyorlar; hep beraber karşılarındaki, alev gibi, Türk bayrağını selâmlıyorlar.

Ortamekteblerde ve liselerde niçin yapılmadığını anlıyamadığım bu bayrak merasimini geçen gün bir ekalliyet mektebinde seyrederken, o filimde gördüğüm manzaranın çok daha çirkinleri birer birer gözlerimin önünden geçmeğe başladı; fakat çocukların,

Korkma, sönmez, bu şafaklarda yüzen al sancak!

diye bağıran incecik sesleri beni bu kâbustan çabucak uyandırdı.

Gözlerim yaşardı.
Sonra?
Sonrası bu kadar!

Abidin Daver, Cumhuriyet, 28.02.1937, s.3

Bizim maatteessüf daha istikrâr etmiş bir millî marşımız yoktur.

Âkif beyin güftesi fena mıdır? Bu güftenin uzunluğunun mahzuru var mıdır? Suallerine ben “her şeyden evvel beste lazımdır. İnsana asıl tesir eden kelimeler değil bestedir. Zirâ mûsikîyi insan her damarında, her sinirinde ayrı ayrı hisseder. Güfteden mütehassıs olan yalnız dimağdır” diyeceğim. Yoksa Âkif beyin güftesi pek kuvvetlidir.

AKİFİN MEZARI

Üniversite talebesi geçenlerde ölümünün yıldönümü münasebetile İstiklâl marşı şairi Mehmed Akifin mezarını ziyaret etmiş. Gençler, bu mezarın bir toprak yığınından ibaret olduğunu görerek müteessir olmuşlar; onun mezarına bir taş dikmeğe karar vermişler ve bunun için de bir broşür çıkarmışlardır...

“Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklâl"

Fransız mekteplerinde çocuklara şair Alfred de Vigny'nin Kurdun Ölümü diye meşhur bir şiiri okutulur.

Nuran Özlük - Türk Basınında Mehmet Akif Ersoy Polemikleri

– Evet, diyor, İstanbul'dan, mücahede aleyhine fetva çıktığı gün ayrılmıştım. Üsküdar'dan araba ile şimdi ismini hatırlayamadığım bir köye gittik, orada Cuma'yı tuttuk.

Necip Fazıl Kısakürek - Babıali; ""İstiklâl Marşı" beğenilmiyor ve yerine bir "Millî Marş" yazdırılmak isteniyordu."

O senenin başlarında bir hadise olmuştur. Mehmet Âkif’in “İstiklâl Marşı” beğenilmiyor ve yerine bir “Millî Marş” yazdırılmak isteniyordu. Hattâ Ulus gazetesi bu iş için bir de müsabaka açmıştı.

İstiklâl Marşımızın Yazıldığı Ev

Yukarıdaki klişeye lütfen dikkat ediniz: Bugün benzerleri yurdun her köşesinde sıralanan bir gecekondu hüviyeti içindeki mütevazi yapı...

Türk vatanının sesini, Türk istiklâlinin sesini dünyaya işittirse günaha mı girer?

Birkaç sene evvel, limanımıza Amerika'lılarla dolu büyük bir seyyah vapuru gelmişti. Bu vapurun sabık bir İngiliz Amiralı olan kumandanı, İstanbul'un tanınmış simaları için bir danslı müsamere tertip etmişti.