Nazım Hikmet: "Güftesi biraz ağır, bir inkılap marşı değil amma, bizim müstevlilere karşı duyduğumuz isyanı terennüm ettiği için bizimdir ve iyidir."

MİLLİ MARŞ

Bizim Milli Marş'tan bahsedecek değilim. Güftesi biraz ağır, bir inkılap marşı değil amma, bizim müstevlilere karşı duyduğumuz isyanı terennüm ettiği için bizimdir ve iyidir. General Franko'nun kabul ettiği Krallık marşından bahsediyorum. General Franko İtalyan sefirini kabul etmiş ve şerefine Krallık Marşını çalmış… Sefirin nutkuna verdiği cevapta da, yalnız İspanya'nın milli halâsı için değil, Hıristiyanlık medeniyetin halâsı için çarpıştığını anlatmış. 

İspanya'nın milli halâsı deyince, akıllara şu geliyor: İspanya Cumhuriyeti, ecnebi bir devletin taarruzuna uğramış, İspanyol milleti tek bir vücut halinde bu müstevlileri toprağından kovmak için çarpışıyor. Gayeleri milli varlığı kurtarmaktır. Bir de harp meydanlarına bakıyorsunuz, İspanya hükümeti bir tarafta, yine İspanyol milletine mensup bir kısım generaller, malikâneleri devlet tarafından halka taksim edilen derebeyleri, İspanyol milletini sülük gibi emen büyük şövalyeler, Faslı neferler, İtalyan, Alman, Portekiz, muhtelif millet askerleri bir cephede, İspanyol hükümetine saldırıyorlar. Bu ne biçim milli? Biz milli tabirini, düşman kim olursa olsun, toprağımızı maddi menfaat emeliyle çiğneyen her orduya, her müstevliye canımızla, başımızla karşı koymak diyebiliriz… Dahili kavgalarımızı hal için, düşmanla el ele verdiğimiz dakikadan itibaren milli yoktur.

General Franko'nun marşı yalnız milli de değildir. Hıristiyanlık medeniyeti dediği şeyi biz çok iyi biliriz. Daha Ortaçağda, yükselen Arap medeniyetini dağıtmak, Endülüs hazinelerini, Şarktaki altın membalarını, kıymetli servetleri kendi ülkelerine nakletmek için açtıkları Ehl-i Salip, bir din kavgası değildi. Din bayrağı altında zengin Arap, Müslüman, Şarklı, Çinli, Asyalı millet servetlerinin yağması idi. Ta bugüne kadar, Çin mabetlerinin yanında kurulan kiliseler, Asya'nın her köşesine yayılan misyoner mektepleri, İncil propagandacıları, bu bagi ordusunun ilk pişdarlarıdır. Evvela bunlar, arkasından müstemleke istismarcıları gelir. Daha dün İstanbul'a, Anadolu'nun göbeğine kadar yayılan müstevlilerin önünde bu rahipler ellerinde haçlarıyla yürüyerek yurdumuzun içine girdiler. Bu Hıristiyan medeniyetini ve bunu neşir için çarpışan orduları biz çok iyi biliriz. General Franko'nun Milli Marşını, aynı gayelerle harp edenler dinleyebilirler, biz, bütün ezilmiş ülkelere istiklal, her millete hürriyet, ebedi sulh getiren bir marş dinlemek isteriz, bizim için milli marş bu demektir.

 

Ölme, eşeğim, ölme… Yaz gelir, çayırlar, çimenler yeşillenir, otlar sırma püsküller gibi serpilir, sen de otlanır, büyür, semizlersin…

İspanya'yı eşek yerine koymuyorum. Hâşâ!.. Fakat Nasrettin Hoca bu hayat tarihçesini okusaydı, eşeğine yaptığı nasihati hatırlayacaktı.

[Adsız Yazıcı / Tan, 6.3,1937]

 

Nazım Hikmet, Yazılar (1937-1967),
Adam Yayınları, Kasım 1992, s. 21-22.

 

Millî marş

Marş için bir edebiyat dehasının değil, İstiklal fırtınasının uğultusunu can kulağı ile duymuş birinin haykırışı kâfidir.

İstiklâl Marşımıza Saygı

Zirâ, İstiklâl Marşı'mıza karşı gösterilen saygısızlık - hemen her zaman ve her yerde rastladığımız ve maalesef garip, mânâsız bir alışkanlığın tesiriyle tabii bir olay gibi karşıladığımız - çok hazin ve yüz kızartıcı bir gerçektir

Mustafa Kara, Bilal Kemikli - Bülbülün Şarkısı

Her söylendiği zaman, bizi milli tarihimizle buluşturan İstiklâl Marşı'yla hafızalara kazınmış olan Mehmed Akif Ersoy'un büyüklüğü elbette tartışmasızdır. Büyük Millet Meclisi'nin

Millî marş hakkında iki mütalea daha!

Bugün, resmen milli marş olarak teganni edilen İstiklâl marşının güftesinde milletimizin bugünkü umdelerine çok aykırı düşen yerler vardır.

"Büyük ve samimi bir inan ile bağırıyor."

Son zamanlarda pek çorak ve gayesiz kalmış olan edebiyat âlemimiz mühim direklerinden birini daha kaybetti.

AKİFİN MEZARI

Üniversite talebesi geçenlerde ölümünün yıldönümü münasebetile İstiklâl marşı şairi Mehmed Akifin mezarını ziyaret etmiş. Gençler, bu mezarın bir toprak yığınından ibaret olduğunu görerek müteessir olmuşlar; onun mezarına bir taş dikmeğe karar vermişler ve bunun için de bir broşür çıkarmışlardır...

İstiklal marşı, bir kere marş olarak yazılmamıştır...

Bir millî marşa olan ihtiyacımız etrafında yaptığımız neşriyat, şehrimiz musiki âleminde ve Darülfünun muhitinde derin akisler uyandırmıştır.

Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl” mısraında Hak kelimesinin ilk harfi büyük mü, küçük mü ...

Talim ve Terbiye Kurulu azalarından, adının Akif olduğunu, talebem olmadığını, eserlerimi okuduğu için hocası saydığından...