Bir Hasbıhal
(…)
Genç akranlarım!
Biliyorsunuz; bugün içinde yaşamakta olduğumuz asır, yirminci asırdır. Yirminci asra ise, medeniyet ve konfor asrı ismini veriyorlar. Bundan on yedi sene evvel Türklük camiası da, bu medeniyet asrının bütün icaplarını kabul zaruretile en büyük bir inkılâp geçirdi. Şüphesiz bu inkılâba muhtaçtık. Elbette ilânihaye Avrupa medeniyetinin seviyesinden aşağı mevkide kalamazdık. Fakat arkadaşlar, burada bir noktaya nazarı dikkatinizi celbedeceğim; medeniyet diyorlar ve diyoruz. Bu kelimenin medlûlû nedir? Bu mefhumdan anlaşılan şey nedir? Tek bombası yere düştüğü vakit elli kişiyi birden öldüren, muazzam bir bombardıman tayyaresi… Fosken, İperit gibi müthiş zehirleri ihtiva eden çeşit çeşit gazlar.. Yüz kilometre giden ve gittiği yerde, koca bir apartmanı içindekilerle beraber yerin dibine geçiren bin kiloluk gülleler… İşte bunlar, hep medeniyetin tarifi içindedirler Şair Mehmed Akif’in şu mısraını hatırlamamak ise ne imkânsız!
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar
Beri tarafta, zahiren, inceyi, güzeli, zarifi temsil ettiği halde, hakikatte, insanı sinsi tesirlerle manen harap eden şu şeyler: İfrat derecelerde alkol kullanmak, kumar oymak, kadınla iştigal… Bunlar da, hep medeniyetin tarifi içindedirler.
(…)
Ömer Selim, Tasviri Efkâr, 3 Mayıs 1940, s.6
“İstiklal Marşı” sözünü bile ilk defa duyuyordum. Tekkedeki ilahilerden, okuldaki marşa gelmiştim.
Marş için bir edebiyat dehasının değil, İstiklal fırtınasının uğultusunu can kulağı ile duymuş birinin haykırışı kâfidir.
Sinemalarda aktüalite filmi gösterilirken, bazan birkaç kere istiklâl marşı çalındığı oluyor. Her seferinde ehalinin yarısı ayağa kalkıyor. Kalkmıyanlara da ihtarlarda bulunanlar oluyor.
P.T.T. Genel Müdürlüğü tarafından şâir Mehmet Âkif Ersoy'un ölümünün 20 nci yılı münasebetiyle bugünden itibaren 30 kuruşluk bir seri pul çıkarılmış bulunmaktadır. Üç ayrı renkte olan bu pulların herbirinin üzerinde İstiklâl Marşımızın birer mısraı bulunmaktadır.