Bugünün Birincisi Sensin 9. ve 10. Kıtalar

33. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.

Mahmuthan Arslan
Bu kıta başımı döndürüyor. Bunu yazmayı düşünüyordum iki gündür. Yazdım işte...

Allah Akif'in makamını yüce kılsın. Birlikte haşrolmayı nasib etsin. Amin..

İSMET ÖZEL
Mahmuthan Arslan bugünün birincisi sensin. Senin baş dönmenden bilistifade söylenecekler var: “O zaman”, ne zaman? Ezan sesinin işitildiği zaman. Sadece namaz vaktinin girdiğini mi haber verir ezan sesi? Namaz vakti en mühimidir; fakat ezan şunu söyler: VAKTİ GELDİ! Bir ikaz bu. Müslümanların teyakkuz halinde olmalarının, onların en iyi hali olduğunu ezan söyler. Müslüman agâh olmakla, müteyakkız olmakla mükelleftir. Meskûn olmayan bir yerde ezan sesi duyan Müslüman, hem kendi adına, hem de bir başka bir Müslüman hesabına bir şeye hazır olması gerektiğini fark eder. İstiklâl Harbi’nin kazanılmasının ardından teyakkuz gerektiren şeylerin uygunluğunu gördüğü zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım. Varsa. İkinci Meclis’te Âkif yoktur.

34. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;

İSMET ÖZEL
Sevgili arkadaşlar bugünün birincisini nereye gönderdiniz? Sizden İstiklâl Marşı’nın ikrar edicileri olmanız isteniyor. Keyfiyet taleplerini, lûtfen geri çevirmeyin. Müsamereye çıkmış değilsiniz. “Her cerihamdan” denildiğine göre, ilk anlaşılacak şey ne İstiklâl Marşı ile, ne de İstiklâl Harbi ile bir ideal duruma ulaşma beklentisine cevaz verildiğidir. Vurgulanan bizim, hâlâ Türk kalışımızdan hissedilen yüksek hazdır. Kanlı yaş ortaya boşandı ise bunun, Türk’ü İslâm değirmeninin dışına düşürmeyecek bir şey olduğu bilinsin. Ahdimize sadık kaldığımızı gösteriyorsa aldığımız yaraların her biri birer iftihar vesilesidir. Çektiğimiz acılar Allah yolunda çekilen acılar ise, bu ne fevkâlade!

35. Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;

Eyyup Tanyıldız
Bu mısra aynı kıtanın diğer üç mısrasında olduğu gibi bir şehidin ağzından söylenmektedir. Burada ahiret günündeki diriliş fışkırmak ifadesiyle pekiştirilmiştir. Ruhun mücerret olarak vasıflandırılması da şehide ait olması münasebetiyledir.
 
İSMET ÖZEL
Eyyup Tanyıldız bugünün birincisi sensin. Sadeliğe verdiğin kıymet hasebiyle. Görüş İstiklâl Harbi sonucunun görülüşüdür. Türkiye yeniden vatanlaştırıldıysa, böyle bir şey olduysa, karşı karşıya kalınacak manzara, şehidin kendi yerine coşkuyla kavuşmasıyla beliren manzaradır. Tecride gücü yeten herkes için, nefes kesen bir şey değil; nefes tutup beklenecek bir şey.

36. O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Salih Karaduman
Burada ifade edilen "yükselmek" tabiri, fiziki değil, manevi bir durumu işaret etmektedir. Miraç hadisesinde Efendimiz SAV Allah-u Teala'nın katına yükseltilmiş, orada Rabbiyle perdesiz, aracısız konuşmuştur. Orada Efendimiz SAV'e beş vakit namaz emredilmiş, Bakara Suresi'nin son ayetleri (Amener rasulü) nazil olmuştur. Hz.Ebubekir'e "sıddık" ünvanının verilmesi de yine bu olay sonrasında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla Türk kültüründe yükselmenin (miracın)farklı ve özel bir yeri vardır.

Şair bu mısrada "başının arşa değmesi"nden söz ediyor. Niyeti şüphesiz ki arşı aşmak değil, arşa başını değdirmek. Cebrail(A.S.)'in Peygamberimizi Allah(C.C.)'ın huzuruna getirirken belli bir sınırı geçmediğini, Efendimiz SAV'in sorusu üzerine de "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diye cevap verdiğini biliyoruz. Akif bu mısrada haddi aşmayanlardan olduğunu göstermek adına zirve noktasının ancak "arşa değmek" olabileceğini söylüyor. Ruh-u mücerred, miracını sınıra kadar önüne çıkan engelleri, bentleri aşarak tamamlıyor, sınıra gelince de Cebrail teslimiyyeti gösteriyor.

İSMET ÖZEL
Salih Karaduman bugünün birincisi sensin. Senin yazdıklarını diğer bütün yazılanlarla ve bilhassa Dadaşhan Celaleddin Kavas’ın ve Hacı Şahin’in yazdıklarıyla mecz ederek okumak gerekiyor. Akıldan çıkarmayalım ki şahadet âleminde namazın tezahürü kâinatın taklidine denk düşen bir şekle sahiptir. Mahlûkun Hâlik’ine ittibaında “secde” arşa değecek kadar yükselişin adıdır. Namazdan sonra Müslümanlar birbirlerine “Allah kabul etsin” dediklerinde, bir bakıma “Gazân mübarek olsun” demiş olurlar. İstiklâl Harbi yalnızca kâfirlere karşı yürütülmekle sınırlı değildir; o aynı zamanda küfre karşı bir savaştır. İstiklâlse, neyin istiklâli diye sormuyor muyuz?

37. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!

Mustafa Deveci
Kade-i ahirede (son oturuşta) teşehhüd miktarı oturmak. Tahiyyat.
 
İSMET ÖZEL
Mustafa Deveci bugünün birincisi sensin. Lûgat “tahiyet” hizasına “ömür uzunluğu için duada bulunma” yazmış. İstiklâl Marşı al sancağın yani millet bütünlüğünün, şafaklarda yani ölçüsü bilinebilen zaman içinde bir batışa maruz kalmayacağı beyanıyla başladı ki bu beyanın kıyama denk düştüğü varsayılabilir. Dokuz kıta sonra al sancak ibaresi yerini şanlı hilâle bırakıyor. Şafaklar, çağ, asr hüsranın semtini geçip geride bırakmış bulunmaktan dolayı hilâle musahhar kılınmıştır. İnsan ve toprak tahiyyatta birleşti. Türkler nihaî fethine rükû ile vasıl oldukları yerde nihayet oturuyorlar. Sahiden öyle mi? Ben de işi edebiyata boğdum galiba... Yıl 1921 ve Meclis’te alkışlarla, çoğunluğun oylarıyla kabul edilen İstiklâl Marşı’na karşı “Red! Red!” nidaları yükseltenler de var...

38. Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Hasan Tahsin Çetin
Hakkını helâl etsin diye üzerine en çok titrediğim, annemdir. Bu mısrayı ona sordum. "Olsun artık, anlamadın mı!" diye cevap verdi. "Olsun artık, yani olsun, muzaffer olalım yeter!" diye ekledi. Yanımdayken yazdım. Selametle.
 
İSMET ÖZEL
Hasan Tahsin Çetin, annen bugünün birincisidir. Nasıl, “Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl” dendiğinde bundan, “Etmem, ha!” gibi bir anlam çıkarmak ahmakça ise, “Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl” mısraını “bol keseden cömertlik” yorumuna uğratmak da aynı derecede ahmakçadır. Rakîk ruh her iki durumda ön saftaki yerini alıyor. Yerimiz hep havf ve reca arasında değil mi? Ya liyakat kesbedemezsek diye korkmayacak mıyız? Ümidimiz sadece ve yalnız Allah’ın rahmetinde olmayacak mı? İyi oynayan kazanmasın, hep biz kazanalım. Biz hep sırat-ı müstakim üzre olalım. Döktüğümüz bütün kanlar helâl olsun. Hiçbir Müslüman bizden zarar görmesin. “Bizlik” hiçbir Müslümanın aleyhine dönmesin.

39. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;

Adem Yıldırım
Tüten ocak, parlayan yıldız, hilâl, sel, dökülen kan gibi kavramlaştırmaların hepsi bir “oluş” süreci içeren, canlılıkla ilgili bir durumu dile getirmişti. Seçilen kelime oldukça manidar: İzmihlâl (kuruma, sönme).
 
İSMET ÖZEL
Adem Yıldırım bugünün birincisi sensin. Varlığı dâr-ül İslâm’la mukayyed olan Türk milâdın XIII. yüzyılından XVII. yüzyılına kadar kendine kazanç temin edebilen bir yapının sahibiydi. Geçiminin kaynağı ne kazanıyorsa o idi. 1571 yılından 1918 yılına kadar ise geçimini ancak sermayeden yiyerek sağlayabildi. Çöken, izmihlâle uğrayan Osmanlı Devleti’nin terekesinde borçtan başka bir şey yoktu. Türk’ün sıfırı tükettiği halde İstiklâl Harbi’ni göze alışından bir anlam çıkarılabilirdi ki bu, Türk ırkına bir daha izmihlâlin uğramayacağının işareti olsa gerekti.

40. Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,

Salih Karaduman
Bayrağın hangi durumlarda hür yaşadığını,hangi durumlarda esaret altına alındığını sarahaten bilmek gerekir.Bayraklar esaret altındayken de yaşarlar,ancak Türk bayrağı öyle bir gücün taşıyıcısıdır ki,sadece hürriyetini elde tutmak suretiyle bu taşıyıcılık vazifesini yerine getirebilir.Ancak bu vazifenin ikası sonucunda varlığının hakkını teslim etmiş olur.

Türkler İstanbul'un fethinin ardından,Latin-Bizans kültürünün ürünü olan ay-yıldız sembollü bayrağı da bir manada fethediyorlar,bu sembolleri "hak edilmiş alan" içine dahil etmek suretiyle İslamlaştırıyorlar,böylece bayrak hürriyetine kavuşuyor.İstiklal Harbi'nin çetin koşullarında varlığı tehlikeye giren bayrak,zaferin ardından tekrar hürriyetini elde ediyor. İstiklal Harbi döneminde Maraş ilinde meydana gelen hadise,bayrağın Türkler için ifade ettiği manayı anlayabilmekte faydalı olacaktır.Maraş'ı işgal eden Fransızlar,Maraş Kalesi'nden Türk bayrağını indirmeye karar verir ve bu karar Fransız askerleri tarafından tatbik edilir.Bu hadisenin ardından,Maraş halkının elinde bir bildiri dolaşır,bu bildiriye göre tüm Maraşlılar Cuma Namazı'na Maraş Ulu Camii'ne davet edilmektedir.Cuma günü Ulu Cami hınca hınç dolar,ancak İmam Efendi namazı kıldırmaz.Bu davranışının gerekçesi hakkında da kürsüden şöyle haykırır:"Ben bugün burada size Cuma namazı kıldıramayacağım. Çünkü cumanın bir şartı da, hür ve serbest olmaktır. Halbuki şimdi hürriyetimizin ve istiklalimizin timsali olan bayrağımız yerinden indirilmiştir. Ya bayrağımızı yeniden yerine asarsınız, ya da Cuma namazı kılamazsınız!” İmam'ın bu konuşmasının ardından cemaat bir anda yerinden fırlar,tekbirler eşliğinde kaleye tırmanarak tekrar bayrağı burca diker ve o bayrak bir daha oradan inmez.Buradan da anlıyoruz ki bayrak Türkler için hürriyet ve istiklalin ortaya konmasında hayati rol oynamaktadır.Çünkü Türk bayrağının tarihsel süreci ve mahiyeti;altında yaşayanlara manen "Benim altımda yaşamayı bile isteye kabullenmek,İslam'ın hayatiyet kazanmasını istemenin en önemli işaretidir.Burası yeryüzünün en hür ve hak edilmiş alanıdır" demektedir.

İSMET ÖZEL
Salih Karaduman bugünün birincisi sensin. Türk bayrağı modern zamanlardaki ilk milletin, yani millî varlığı sadece diniyle temayüz etmiş cemaatin bayrağıdır. Türk bayrağı dışındaki bütün bayrakların gösterdiği, o bayrağın altında bulunan insanların medeniyet treninde hangi vagonu işgal ettikleridir. Türk bayrağı altında yalnızca hürriyet hakkı (besbelli ki özgürlük) davası güdenler toplanmıştır. Bütün başka bayraklar, ister Çeçenistan, ister Bosna-Hersek bayrağı olsun dalgalanırken milletler topluluğunda yer alma isteğinin işareti verir. Türk bayrağı bir yerde dalgalanırken görüldüğünde milletler topluluğunun diğer mensupları “İndiremediğimiz bayrak hâlâ duruyor” hissiyle dolar.

41. Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Mustafa Tosun
... ALLAHU EKBER ALLAHU EKBER LA İLAHE İLLALLAH

*İstiklal Marşımızın en sonuncusu olan bu mısrasında; ezanvari bir şekilde bitişi ile bizi felaha (kurtuluşa) ulaştıracak olanın ancak Cenab- ı Hakk olduğuna ve bizlerin hakettiğimiz takdirde hakkımızın yenilmeyeceğine işaret ediliyor.

Ezan-ı Muhammediye'nin ardından yaptığımız dua gibi "Cenab-ı Hakk'tan bizi, yalnız ve yalnız kendisine tapanlardan kılmasını" niyaz ediyorum.

AMİN.

İSMET ÖZEL
Mustafa Tosun bugünün birincisi sensin. Böyle bir sonucu sezmiş olmalısın ki yazdığın kısacık metni altı kere değiştirmişsin. Belki hiç değiştirmesen durum lehine olacaktı. Biliyorsun; ama dalgınlığına gelmiş, “mısrası, camisi” demiyoruz, doğru olan sondaki ayın dolayısıyla “mısraı, camii” dememizdir. Ha keza, “ezanvari bir şekilde” demek sakîl düşüyor; zira yalnız başına “ezanvari” meramımızı ifadeye yetiyor. İstiklâl Marşı’nın ezan-ı Muhammedî gibi bitişi mânidardır. Çünkü ezan bize “VAKTİ GELDİ” derken, bunu işittin ya, artık ne yapacağını biliyorsun demiş olur. Kelime-i tevhîd ezanın sonunda ilk kısmı ile vardır. Ezan tamamlanma bekleyiş halini muhafaza ederek okunmuş olur. La ilâhe illâllah’ın ispatı Muhammed-en resulûllah’tır. Kur’an-ı Kerim’i tanıdığımıza sünnet-i seniyyeye ittiba edişimiz şahid olur. İstiklâl Marşı’nın ezanvari bitmesindeki hikmet şudur: Teklifi aldın artık; mükellefiyetlerinin neler olduğunu öğrenmeye giriş! Kaziyenin neden terekküb ettiği açıklandı onu ispat eden bir hayatın olacak. Önerme apaşikâr, düş peşine kanıtın!

9. VE 10. KITALARIN BİRİNCİSİ

Hacı Şahin, Bilâl Deliser, Cafer Berçin, Halil Özkan son iki bölümün birincisidir. Onların şahsında “Bugünün Birincisi” başlığı altında ortaya çıkan bütün mahsulü tebrik ediyorum. Ortaya kıymetini bilerek kıymete binme gibi bir mahsul çıktı. Yapılan işi “yarışma” olarak adlandırmak güzel değil. En azından dayanışmanın samimiyetle alâkasına dair bir fikrimiz oldu. İyi oldu.

İSMET ÖZEL