Yalnız İstiklâl Marşını yazan Mehmet Akif neticenin şüpheli olduğu bir zamanda...

8 şubat 1919 tarihinde Müttefikin orduları Başkumandanı Ceneral Franchet d’Espérey İstanbul’a gelerek ve at üzerinden Roma cenerallerinin fethettikleri memleketlere duhullerini tanzir eder bir tarzda, Rum palikaryalarının alkışları arasında, etrafı selamlıyarak büyük bir alayla Fransa Sefarethanesine indi, ve Enver Paşanın Kuruçeşme’deki yalısını karargâh ittihaz etti.

O meş’um günün ferdasında Süleyman Nazif belâgatinin feveranından mütehassıl bir cesareti medeniye ile (Hâdisat) gazetesinde siyah çerçeve içinde “Kara bir gün” başlıklı bir makale neşreyledi. Bu celâdet karşısında gayzü adaveti köpüren Ceneral “Arrêtez-le, fusillez-le” tabirleriyle muharririn tevkifini ve kurşuna dizilmesini emretti. Bereket versin ki kendisinden daha makul düşünen maiyeti erkânı bu emri infaz ettirmediler. Fakat 1920 senesi bidayetinde Nazif’in Pierre Loti hakkında Darülfünunda verdiği konferanstaki ateşin hitabesi bu defa İngilizleri gazaba getirerek biçare Malta’yı boylattı. Orada memleketin felâketlerini hazin terennümlerle tesbit eyledi:
 
    Tarabgâhı vatan bir mahşeri hicrana dönmüştür
    Bu gülşenden geçerken aheder badı saba ağlar.
 
Şurasını da ilâve edelim ki Mücadelei Milliye seneleri bilhassa manzum edebiyatımız için velut olmadığından ne milletin bu kara günlerdeki elem ve ıstıraplarını, heyecanlarını ne de zaferi nihaînin şan mefahirini muhallel eserlerle gelecek nesillere gösterecek ebedî âbideler vücude getirilmedi. Yalnız İstiklâl Marşını yazan Mehmet Akif neticenin şüpheli olduğu bir zamanda:
 
    Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâl
 
Düsturiyle milletin iman ve itikadına kuvvet verdi. Yahya Kemal kurtuluş için son mücadele yapılırken:
 
    Tâ ki yükselsin ezanlarla müebbed namın
    Galip et çünkü bu son ordusudur İslâmın.
 
tazarruunda bulundu. 
 
Aslan Tufan Yazman, Atatürk'le Beraber, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1969, s.109-110
 
MAHİR HOCA'NIN SİZE VERDİĞİ İLK DERS BESMELE VE İSTİKLÂL MARŞI

Ben İstiklâl Marşı’nı anlatırken, o devrin, dine diyânete, millete milliyete, ahlâka âdâba aykırı düşen durumlarını ve dolayısıyla çocuklara verilmesi gereken din diyânet, millet milliyet terbiyesini İstiklâl Marşı içinde işleyerek verirdim. O devrin müfredatı bu değerleri vermeye müsait değildi!

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

1922 yılında Cevona'da bastırılan T.B.M.M. umum müdürlüğü'nün ilk bastırdığı posta pullarından biri.

MİLLET İÇİN, ORDU İÇİN BİR İSTİKLÂL MARŞI'NA İHTİYAÇ VAR

Vekil ile görüştüm, dedi; sizinle de konuşmak isterim. Millet için, ordu için bir İstiklâl Marşına ihtiyaç var. Böyle bir marşı müsabakaya koyacağız. Güftesi ile bestesi için beşer yüz lirayı, Büyük Erkân-ı Harbiye’den aldım. Hemen işe girişiniz. Neticenin çabuk elde edilmesini isterim, dedi.

Nizamettin Nazif - İstiklâl Marşı değişir mi değişmez mi?

Üç dört gün evvel bir arkadaşın evinde konuşuyorduk. Biri dedi ki:

— İstiklâl Marşı’nı nasıl buluyorsun?

Şerefsiz derler

Dünkü muhterem gazetenizde “Bu ne hürmetsizlik” başlığı altındaki yazınızı çok büyük bir tessürle okudum.

"Eğer bugünkü İstiklâl Marşı bize artık heyecan vermiyorsa kabahati marşta bulmayalım."

Zaman zaman hatırlarım: Atatürk devrinde yıldızı parlayan ve ondan sonra parlamaya devam edip 10 yıl evvel en son haddine varan bir devlet adamı,

İstiklâl marşını bilmemek..

Bizde münevver bile İstiklâl marşını bilmiyor.