İSMET ÖZEL KİTAPLARI
Milletlerin birinin diğerinden daha zinde olduğunu düşünebilmeniz için her şeyden önce insanın kendine mahsus bir tabiat arz ettiğini kabul etmeniz gerekir. İlerleme ve evrim fikri Avrupalıları XVII. Hıristiyan yüzyılından başlayarak adım adım Darwinizme hapsetti. Ne pahasına olursa olsun Türk hâkimiyetine son verme takıntısı “insanın bir tabiatı vardır” illetine duçar olmalarına sebep oldu. Avrupalılar önce kendilerinin yeryüzünü kaplayan insanların bir kısmı olmaktan daha ziyade Avrupalı olduklarına inanmakla işe başladılar. Akabinde bu inancı bütün dünyaya aşıladılar. Avrupa menşeli medeniyetin dinamizmi bir kısım insanı ilerletmiş ve onları yerkürenin hâkimi haline getirmişti. Esasen insanın kendisi de hayvan dokusuna sahip bir türün evrimleşmesi sonucu ortaya çıkmıştı. Darwinizm bir dönem öylesine yaygın bir modaydı ki Karl Marx’ın Darwin’e bir mektup yazarak onun biyologi sahasında yaptığını bizzat kendisinin toplumbilim çerçevesinde gerçekleştirdiğini bildirdiği; ama mektubuna bir cevap alamadığı dilden dile aktarılmıştır.
Günümüzdeki hadiseler gerek Darwinizm’in ve gerekse Sosyal Darwinizm’in iktidarından pek bir şey kaybetmediğini gösterdi. Bugün görüşmeler sonucunda Rusya’nın ve Ukrayna’nın ne alıp vereceği merak konusu ediliyor; ama her iki tarafın da İsrail’le olan ilişkisi merak alanının tamamen dışındadır. Yüzyıllardır devam eden Pax-Britannica ve onu takip eden Pax-Americana tecrübesine rağmen Batı düşüncesi plağı yeni baştan çalıyor. Dönüp dönüp İtalyan Şehir Devletleri'nin metropol rolü oynadığı döneme geliyoruz. Yani talimatlar metropolden periferiye doğru, değerler ise periferiden metropole doğru hareket ediyor. Dünya Sistemi’nin metropolü başlangıçta İtalyan Şehir Devletleri idi. Sermayenin günden güne hem daha çok birikip hem de tekelleşmesi Dünya Sistemi’nin metropolünü Hollanda’ya taşıdı. Niçin Avrupa’nın bir başka yerine değil de Hollanda’ya? Çünkü Sistem’in içyapısı bunu zorunlu kılıyordu. Hollanda oluşumunun başlangıcından itibaren Avrupa’da para getiren her işte başarı gösterme hevesindeydi. Meselâ, Berlin’in kanallarını inşa edenler Hollandalılardı. Dünya çapında gemilerle yapılan nakliyat bazı Hollandalıların elinde dikkat çekecek ölçüde büyük mali sermayenin toplanmasına sebep oldu. Hollandalılar ellerine geçirdikleri parayı har vurup harman savurmadılar. Bu ülkede bir “lâle çılgınlığı” zamanı yaşandığına dikkat edin. Yani yeryüzündeki mali sermayenin en üst düzeyde bir piyasa üretmesine Hollandalılar sebep oldu. Metropolün Hollanda’dan Londra’ya taşınması zor olmadı. Çünkü Britanyalılar Avrupa kökenli zevatın üzerinde güneş batmayan imparatorluklarında servete kavuşmalarını sağlayan bütün yolları şiddeti de kullanarak ardına kadar açmıştı. Dikkatinizi aradaki büyük telâffuz engeline rağmen Hindistan’ın ve Pakistan’ın resmi dilinin İngilizce oluşundan ayırmayın. ABD hem Birinci ve hem de İkinci Dünya Savaşı’nın yıpranmamış yegâne ekonomisine sahipti. Eğer Londra’nın yerini New York almamış olsaydı niçin böyle olmadığına hayret edecektik.
SSCB haritadan silindi; ama tarihin sonu gelmedi. Şimdi “tek kutuplu” dünyada New York’un yerini hangi mekânın alacağı meselesi bazı zihinleri meşgul edebilir. Eğer böyleyse bu abesle iştigaldir. Küreselleşme söylemi dünyadaki “imtiyazlı mekânlar” kavramını sarstı. Sarstı; ama yıkmadı. Avrupa ve ABD iki dünya savaşının acılarını bir daha tatmak istemediği için milâdın 1945inci yılından itibaren “Hür Dünya” nın yani Avrupa’nın ve ABD’nin silahlı çatışmaların cereyan ettiği mekânlar olmaması için ellerinden ne geldiyse yaptılar. Batı’nın kendi hayrına türettiği imtiyazların gölgesine sığınmak için bir kısım insan seferber olmuş durumda. Hür dünya bu düzensiz göç karşısında tedbir almak niyetindedir. ABD Meksika sınırına duvar çekmek ve ABD hudutları dâhilinde doğmanın ABD vatandaşı olma hakkının iptalini istiyor. Afrika’dan Asya’dan çoğu insan kapağı medenilerin teminat altında bulundukları Avrupa’ya atmak için ölüm tehlikesini göze alıyor.
Dünya hayatı elbette bir yerden geldi ve elbette bir yere doğru gidiyor. Önemli olan gidişin istikametini kör talihin tayin edip etmediğidir. Hayatın şekillendirilmesinde insan mesuliyetine en geniş yeri tahsis edenler kör talihe herhangi bir kuvvet atfetmez. Buna mukabil tarih bize kör talihe tayin hakkı tanıyanların elinden Dünya Sistemi’ne hizmetten fazlası gelmediğini gösterdi. Nâzil olan Kur’an kör talihin etkisi ve yetkisine dair sualin doğru cevabına ulaşalım diye bize hediye edilmiştir. Bugün insan hayatının kurumların hayatına yapışık olduğuna inanışımız dünyanın bütün yöneticileriyle Kur’an arasında bir mesafe bulunuşu yüzündendir. Bu mesafeyi kapatacak olan bütün toplumu kuşatan İslâmî hayat tarzından başka bir şey değildir. Yer yuvarlağında İslâmî ilkelerin kurtuluş yolunu açtığını gören ve görmekle kalmayıp gösteren millet bütün diğer milletlerden daha zinde bir millet olduğunu ispat edecektir.
İsmet Özel, 4 Rebiülevvel 1447 (27 Ağustos 2025)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün


