İSMET ÖZEL KİTAPLARI
Bir mü’min gözünde zindan olduğu hiçbir zaman aklımdan çıkmayan dünyada kaç günüm kaldıysa üzerinde yaşadığım topraklara ve birlikte yaşadığım insanlara borçlu olduğumu ve bu borcu çektiğim bunca sıkıntıya rağmen ödeyememiş olduğumu bilerek yaşıyorum. Türk topraklarında ömür tüketmenin çamurda yüzmeğe eşdeğer olduğu zihnime çakılıdır. Eğer Allah bana hidayet nasip etmeseydi aynı görüşü ileri sürecek miydim? Büyük bir ihtimalle hayır. Eğer günü gelip de bir gün Müslümanlığımı idrak etmeseydim Türk olmamdan gelen gücün diyar-ı Rûm’un İslamlaştırılmasından ve bu topraklar üzerindeki hâkimiyete göz diken Haçlı ordularının defaâtle İslâm askerleri tarafından mağlup edilmesinden doğduğunu anlayamayacak ve Türkler olarak yazımızın elimizden alınmasının düpedüz İslâm düşmanlığı olduğuna akıl erdiremeyecektim.
Hangi dine mensup iseniz o din sizi hayatın anlamı hususunda gerçekle yüzleşilecek bir zamanın geleceğine ikna eder. Yahudiler hayatlarını yapıp ettiklerine dair hesapların an be an tutulduğu inancıyla yaşar. Roma İmparatorluğu’nun Yahudi dinini marginal şekle getirmek için yaptıkları haham kültürünü zayıflattı. Daha açıkçası haham kültürü zayıflatılmış bir dini hayat Yahudilere uygun görüldü. Ferden Yahudi oldular. Dünya hayatında doğru adım atıp atmadıklarının faturası bu yüzden hazır sayıldı. Bunun tam tersi yani yönetim yükünü ruhban zümresine havale eden Hıristiyanlar Ortodoks da, Katolik de, Protestan da olsalar din adamlarının insafına terk edildiklerini bilerek yaşar.
Müslümanlar hayatın anlamının öğrenileceği zaman dilimine verilen adın “din günü” olduğunun haberini Fatiha suresinden almışlardır. Dolayısıyla dünya şartlarında neyin istifadeye mazhar olduğunu bilme imkanının Müslümanların elinde olduğu akla yakındır. İslâm dininin salikleri bu imkânı kullanma yoluna girmişler midir? Girecek gibi midirler? Yazdıklarımı şaka sanmaları canımı kurtardı. Eğer benim için mizah yapıyor dememiş olsalardı defalarca asılmıştım görüşünü söyleme cesaretine sahip George Bernard Shaw İslâm’ın en kötü takipçileri olan en iyi din (Islam is the best religion with worst followers) olduğunu dile getirmiştir. Ona ne kadar hak vereceğiz acaba? Devşirilen çocukların geride kalanların başına vezir veya vezir-i azam rütbesiyle geri döndüğünü bilen Boşnakların devşirme uygulamasının sabit kalması şartıyla Müslüman olduklarını hatırlıyoruz. Yeniçeriliğin Hıristiyan takviminin 1826ncı yılında ortadan kaldırılışına “vakayı hayriye” diyenleri yüce Türk milletine mensup sayabilir miyiz?
Müstevliye direnç gösteren her kavim kendine temiz bir tarih edinebilmek için fırsat bulmuştur. Yani her kavim istiklâli uğruna yaptığı her şeyle övünme hakkına sahiptir. Türk istiklâli Çanakkale Boğazı’nın savunulmasıyla baş gösterdi. Eğer İngiliz ve Fransız gemilerinin Boğaz’ı geçmesi karşısında direnç göstermemiş olsaydık İstiklâl Harbi başlatma imkânımız olmayacaktı. Batı Medeniyetinin bizi kendine saygısı olmayan bir millet olarak anması halinde suskun kalacaktık. Millet olarak Batı Medeniyetiyle yüzleşme eğilimine açık kapı bırakmadık. Batı Medeniyetiyle yüzleşmek mecburiyetinde miyiz? Mecburiyeti idrak edenlerin yüzlerini sanat eserine çevirmesi gerek.
Sanat eseri ne ola ki? Mimarlıktan musikiye insanı her yönüyle meşgul eden sanat eserlerinden haberdarız. Her şey ölçüleri çağdan çağa kültürden kültüre değişen eserlerden mi ibaret? Sevme sanatından bahis açıldığına göre aşk bir sanat eseri midir? Aşka ölçü konabilir mi? Kimin aşkını kimin aşkına üstün tutacağız? Yaşamayı bir sanat haline getirirsek neye, ömrümüzün hangi kritik kısmına sanat eseri diyebiliriz? Aslında hayatın seyrinden kaçışışımız çerçevesinde bir soluklanma zamanı seçtiğimizden haberdar olmamız gerekiyor. Sanat eserleri hayatın karanlığına ve kasvetine rağmen bize bir derin nefes aldırıyor. Dikkat edin: Sanat eseri derken kendini dünya hayatı karşısında var eden ve gücünü bilinen dünya hayatına zıtlığından alan aykırı bir dünya hayatından söz ediyoruz. Yani aykırılık sanat eserinin özünü teşkil eder. Yasak aşkı yok edin elinizde aşk namına hiçbir şey kalmaz. Yaşama sanatı da gündelik rutini hiçe sayarak tezahür eder. Ne demek gündelik rutini hiçe saymak? Bunu ancak en alışılmış olandaki harikuladeliği keşfederek yapabilirsiniz.
En alışılmış olandaki harikuladelik… Bu tabir bir sanat eserinin diğerlerinden daha dikkate değer veya üstün nitelikte olup olmadığına karar vermemizde bize yardımcı olacaktır. Türk diline “bilim kurgu” diye tercüme edilen “science fiction” kapitalist hayat tarzının Avrupa’da türettiği roman türüyle aynı sırada, aynı düzeyde kabul edilmiyor. Empresyonizm edinilen izlenime verdiği öncelikle ressamlara serazat bir yaratıcılık rahatlığı getirdi. Bu noktaya gelmek Henri Matisse’i tatmin etmedi. Matisse renklere can verecek yani renkleri kendi vasıflarıyla bize gösterecek bir resim gözü kazandırdı. Buna mukabil kendisinden hiç hoşlanmayan Pablo Picasso kübizmi aşan bir yol takip etti. Müzik alanında Brahms’la Wagner arasındaki zıtlaşma da en alışılmış olandaki harikuladeliğe ilişkindir. Belki bu yüzden Wagnerciler Brahms’ı hafif müzik yapma töhmeti altında bırakır. Sanat eserinin insana mahsus tragedyayla hususi bir bağı var. Halen 50’li, 60’lı yıllara dönme hususundaki ruh zorlaması sanatı hayat yolu seçen herkesin içini sızlatıyor.
Sanat eserinden beklenmedik bir aydınlığın fışkırması ister şair, ister ressam, isterse müzisyen veya mimar olsun halkın emrine girme zorlamasını hisseden herkesi topluma karşı borçlu mevkiinden toplum karşısında alacaklı bir rütbeye yükseltir. Bizler toplumun fertleri olarak bu borcu ödeme sırası bize gelince kılımızı bile kıpırdatmayız. Daha da ötede mazur görülmeği bekleyişimiz vardır.
İsmet Özel, 9 Rebiülevvel 1443 (15 Ekim 2021)
İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.
Fahri Genel Başkanımız Şair İsmet Özel'in okurken hem sağdan hem soldan başlanan kitaplarının sekizincisi olan “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” neşrolundu.
Şimdi diyoruz ki dünyada mali hegemonya olarak işleyen bir sistem var. Bu sistem bütün insanları kendi emrinde çalıştırıyor.
İçinde iki CD ile ciltli olarak sunulan Erbain'in bu hususi baskısı bütün


