Dün, bu sütunları dolduran ve (K. Ö) imzasını taşıyan ağır başlı ve güzel bir yazı, bayrağı selâmlamak terbiyesinin bazılarımız arasındaki hazin noksanlığına işaret ediyor ve bu hususta, münevverin günahını tebarüz ettiriyordu.
Milli ve umumî terbiye ve vazife bakımından, bayrak meselesine ilave edilecek birşey daha vardır:
İstiklâl marşını bilmemek..
Bir vakitler, Milli marşımız olmadığı için, garpla temasa gelen münevverler gülünç vaziyete düşerlermiş.. Hattâ, rivayete bakılırsa, “Milli marş” diye, karşısındakilerin Türkçe'yi bilmemelerinden istifade ederek ezan okuyan ve “Hamsi koydum tavaya” şarkı müsveddesini terennüm mecburiyetinde kalan vatandaşlar bile olmuş. Milli marşla ezan ve papazın kızının şarkısı arasındaki münasebetsizliğin şu fecî izdivacına rağmen, “Yokluk” karşısında boyun bükülebilirdi. Fakat bizim şimdi hem İstiklâl marşımız, hem de Cumhuriyet marşımız vardır.
Çok şükür uğraşa uğraşa, Cumhuriyet marşını köylere kadar götürdük, dağlara kadar çıkardık. Köylünün yarısı olsun bu marşı öğrenmiştir.
Fakat şehirde oturan, bütün bir inkılâbın içinde yuğrulup çalışan ve yetişen münevver nesil, baştan-başa İstiklâl marşını biliyor mu?. Hiç zannetmem,
Meselâ bir gün etibba odasında veya baroda İstiklâl marşını söylemek lâzımgelse, kaç ses yükselebilecektir?
Bu yazıyı okurken kendi kendimize olsun hakikatı itiraf edersek ne mutlu? Halbuki Marseyez başlayınca, Doyçland duyulunca, bir milletin ağzı da harekete geliyor.
Bizde münevver bile İstiklâl marşını bilmiyor. Nerede kaldı ki, onu halka öğretsin. Millî dâvâ ve terbiyelerde, ayni heyecan ve ifade ile tek bir marşı, hem de İstiklâl marşını, Cumhuriyet marşını söylemenin ne büyük ruhî bir kuvvet unsuru olduğunu hâlâ anlıyamamışızdır.
Türk münevveri, dünkü cemiyette muzırdı. Bugünkü cemiyette de âtıl ve lâkayıt!.
Hakikatı itiraftan zarar etmeyiz, diye düşünerek bu satırları karalamak cesaretini gösterdik.
Saime Sadi, Anadolu, 21 Kânunusani 937, s. 2
Tarihimizin dolup taşan menkıbelerini akılla, menfaatle izah, elbette mümkün değildir:
Cümhuriyet marşı söylenirken kalkmadığından
Çomu zade ile Fırka reisi arasında çıkan münakaşanın sonu
Bizim milli renklerimizi gördükten sonra Mehmet Âkif'in şiirindeki şafak teşbihini onlara da maletmek...
Namık Kemalle başlıyan, Tevfik Fikretle devam eden vatan şiiri, dün, Mehmed Akifle beraber toprağa girmiş sayılabilir.
Bugün, Mehmet Âkif adının, ölümünün ellinci yıldönümü dolayısıyla...
Batı, medeniyet diye bizi aldatmış, biz medeniyet diye aldanmışız; aldatan kahpe olmaz da ne olur. Âkif'i medeniyet düşmanı olarak takdim etmek de ayrı bir aldatmaca değil midir?
Büyük Millet Meclisi kürsüsünden şiirleri okunan ve alkışlanan iki şairimiz vardır: Biri Mehmed Akif, diğeri...
İsmet Paşanın mektubu bana bir istiklâl marşı yapmak ilhamını verdi. Ve şunu yazdım ve besteledim