8 şubat 1919 tarihinde Müttefikin orduları Başkumandanı Ceneral Franchet d’Espérey İstanbul’a gelerek ve at üzerinden Roma cenerallerinin fethettikleri memleketlere duhullerini tanzir eder bir tarzda, Rum palikaryalarının alkışları arasında, etrafı selamlıyarak büyük bir alayla Fransa Sefarethanesine indi, ve Enver Paşanın Kuruçeşme’deki yalısını karargâh ittihaz etti.
Yalnız İstiklâl Marşını yazan Mehmet Akif neticenin şüpheli olduğu bir zamanda...
8 şubat 1919 tarihinde Müttefikin orduları Başkumandanı Ceneral Franchet d’Espérey İstanbul’a gelerek ve at üzerinden...
İSTİKLÂL MARŞI BUHRANI
Arkadaşımız Abidin Daver’in “Cumhuriyet”te bir fıkrasını okudum:
İstanbul’da İstiklâl marşının notasını bulmak imkânsızmış. Arkadaşımız, devlet matbaasının bu işi yapmasını tavsiye ettikten sonra:
-Dünyada, herşey aklıma gelirdi amma, İstiklâl marşı notası buhranı olacağı hiç aklıma gelmezdi.
Diyor. Yerden göğe kadar haklı olan...
Mehmet Âkifte ölüm duygusu…
“Nazlı Hilâl”in artık kaşlarını çatmadığı, bayrağın ufuklarda şafaklar gibi dalgalandığı, Hakka tapan milletin istiklâl hakkını bütün dünyanın tanıdığı, bir milletin bir vatana döktüğü ve dökeceği kanları helâl ettiği, hür yaşamış bir ırkın hür yaşamak andını tekrarladığı şu günlerde ölmeyecek bir ölüyü, başta gençler olmak üzere, milletçe anıyoruz.
Bu akşam sizlere, Âkif adlı o büyük Türk evlâdının çok az fâniye nasib olur, çile dolu şerefli hayatını, şiirin ilâhî mertebesine ulaşmış yüce san’atını değil, yalnız aramızda geçen en son gününü anlatacağım


