İstiklâl Marşı Arşivi çalışmamızla, İstiklâl Marşı ile alakalı yazılıp, söylenenleri kayıt altına almaya devam ediyoruz. Bu defa Trabzon’da neşredilen Yeniyol gazetesinden 1940 yılına ait bir iktibas sunacağız. İktibasta İstiklâl Marşımızın iki kıtasının, “İstiklâl Marşı’ndan parçalar sunmak gayesiyle” “sansür” edildiğini göreceksiniz. Sansür edilen o iki kıtadan birinde şu mısralar var:
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Gazetenin tarihinin 1940 olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti’nde Ezan-ı Muhammedî’nin 1932’den 1950’ye kadar okutulmadığını düşünürseniz İstiklâl Marşı’nın niçin “parçalanmak suretiyle” sansür edildiğini anlamak zor olmaz.
Ezanın yasaklandığı Türkiye’de İstiklâl Marşı’nın mezkûr mısralarının anılmaması Yeniyol gazetesine mahsus bir iş değildir. 1932-1950 arası zamanda umumi temayül böyledir. Daha önce arşivimizde bununla ilgili misallere yer vermiştik <1> <2>. Orhan Seyfi Orhon 1937 tarihli Mehmet Akif kitabında İstiklâl Marşı’nın sadece ilk altı kıtasına yer verir. İstiklâl Marşı rağmına ezan okutmamak isnadına yer tanımamak için durum bir nevi sansürle kurtarılmaya çalışılır.
Bu vesileyle resmi besteyle okunan İstiklâl Marşı’nın niçin sadece iki kıtasının okunduğuna ve o iki kıtanın da bu besteyle niçin hususen anlaşılmaz şekle sokulduğuna akıl erdirilebilir. Ayrıca Yeniyol gazetesindeki iktibasta, dünden bugüne kesintisiz devam eden İstiklâl Marşı’na nasıl bakılması gerektiği dayatmasının tezahürünü de görebiliriz. Fakat dünle bugünün farkını düşünelim. Dün İstiklâl Marşı’nın bazı kıtalarını hasıraltı etmek ihtiyacını duyanlar, bugün benzeri bir tedbir peşinde değiller. Çünkü İstiklâl Marşı’nı anlaşılmaz kılan bir yazı ve beste ile tutuklamayı başararak, milli varlığımıza yeteri kadar zarar verdiklerini düşünüyorlar. Bununla beraber dünden bugüne değişmeyen şey şudur: “İstiklâl Marşı’na mutlak saygı duyulsun fakat ne dediği asla anlaşılmamak şartıyla!”
Gökhan Göbel
Geçen hafta istiklal ve kurtuluş mücadelesinin şanlı destanını besteleyen İstiklâl Marşı’mızın ellinci yıldönümünü tes’id ettik.
İstiklal marşı, bir kere marş olarak yazılmamıştır...
Bir millî marşa olan ihtiyacımız etrafında yaptığımız neşriyat, şehrimiz musiki âleminde ve Darülfünun muhitinde derin akisler uyandırmıştır.
Merhum büyük Türk ve İslam şairi Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 33. yıl dönümü olan 27 Aralık 1969’da muhterem kurucumuz Halide Nusret Zorlutuna’nın Ankara Hukuk Fakültesi konferans salonunda yaptığı konuşmayı, siz değerli okuyucularımıza da duyurmak için aşağıya alıyoruz.
FİKRET’İN AZİZ HATIRASI
Fikri kavmiyeti telin ediyor Peygamber, diye bar bar bağıran Akifi milliyetperver bir adam sayıyorlar...
"İstiklâl Marşı"nı kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisi de kültür ve heyecan bakımından aynı yüksek seviyede idi.
Ziya Gökalp, büyük mefkûrelerin, cemiyetlerin buhranlı devirlerinde doğduğunu ve onlara yol gösterdiğini söyler. İstiklâl marşları da böyledir.
İstiklâl marşı çalınırken şapka çıkarmalı
Bir mektebin mezun olan talebesi tarafından Taksim abidesi önünde yapılan merasime...
İstiklâl Marşımızın Yazıldığı Ev
Yukarıdaki klişeye lütfen dikkat ediniz: Bugün benzerleri yurdun her köşesinde sıralanan bir gecekondu hüviyeti içindeki mütevazi yapı...
Ankara Namazgahında Şükran Namazı
Yukarıdaki klişeye lütfen dikkatle bakınız: Millî Mücadelenin temel felsefesi olan Tekâlif-i Milliye, en ücra köyde, fedakârlığı halkın vicdanına ve imânına tescil ettirecek


