AKP Kapanamaz, İstiklâl Harbi'nin Mağlupları AKP'yi Kapattırmaz

Savaş alanı ve barış masası. Bu ikisinin şartlarının birbirine uymadığını herkes bilir. Dikkat gerektiren durum odur ki, biz Türkler barış masasında İstiklâl Harbi kazanmış bir millet değiliz. Bilakis, Batum’u ve Batı Trakya’yı barış masasında kaybetmiş bir milletiz. Biz o milletiz, kalbinden İstiklâl Harbi’ni kazanan orduyu doğuran, o orduya ithaf edilen İstiklâl Marşı’nı, kalbinden doğuran millet biziz. Türkiye’de bir ikinci millet yok.

Yerküre üzerinde kalpten doğmuş bulunan ve kalp gözü her daim açık, Türk milletinden gayrı bir millet yok.

Hayatını Türkiye’de idame ettiren herkes, öncelikle Türk olup olmadığını değil, bu yegâne millete mensup olup olmadığını kendine sormalıdır. Soruyu kim sorduysa toplumdaki yerini derhal buluverir. Millet içinde bir yer ediniverir. Yegâneliği aşikâr olan millet içinde mensubiyeti Türklükle izahı mümkün olanlar kendine tahsis edilmiş olan yere kavuşur. Hatırda tutulmalıdır ki, Türk milleti teker teker her ferdine hususi bir yer tahsis etmiş ve bu yer hiçbir şekilde gâvurların takdirine bırakılmamıştır. Türkiye’de yaşadığı halde bizim yegâne milletimize mensup olmadığını düşünenler, işgal ettikleri mevki ve makam neresi olursa olsun gerçek yerlerinin ancak o milletin koruduğu değerler ölçüsünde kabul gördüğünü bilmelidir. Millet şuurunun geride kaldığı fikriyle hareket edenler hata içindedir.

Millet şuurunun geride kaldığı ve köşe dönme ahlâkı dışında yaşayan kişi kalmadığı, dolayısıyla İstiklâl Marşı’nın muhatap bulamadığı kabulleriyle hareket edenler, yeni, yepyeni manevralar peşindedir. AKP aleyhine bir dava dosyası hazırlanması, Türkiye’de millet şuuruna ihtiyaç duymaksızın yaşanmasının hareket serbestisi sağladığına delildir. Vukuatın akıbeti belli değil. Belli olan toplumun bu manevraya paçasını kaptırarak çaresizliğe mahkûm edildiğidir. AKP davası söz konusu olduğunda, çok sayıda insan, ellerini oğuşturarak: “Hele bir kapansın, bak neler olur?” der haldedir. Onlardan daha çok sayıda insan ise, elini alnına götürüp “Kapanacak olursa halim nice olur?” ifadesiyle iç geçiriyor. Bütün toplum böylece ikiye bölünmüş denilebilir mi? Hayır, asla! Kalp gözü açık olanlar bölünmeye maruz kalmadı. Onlar hasımlarını tanıyor. Türkiye’de bir kesim var ki, AKP kapatılsa da, iktidarda da kalsa zarara uğramayacak ve gemisini yürütecek. Bunlar İstiklâl Harbi ile mağlubiyete uğratılmış, hülyaları berhavâ edilmiş olanlardır.

27 Mayıs 1960 ihtilâli Atatürk devrimlerinin restorasyonuydu. Bu restorasyonu tatbik edenler Türkiye’ye mahsus bir demokratik gelişmeye hak tanınmayacağı temel ilkesi uyarınca hareket etti. Dolayısıyla şu formül ister istemez yürürlüğe girmiş oldu: DEMOKRASİ = ABD + İSLÂM. İhtilâli takip eden 48 yıl denklemin üç unsurundan her birinin diğer ikisini hesaba katmadan hayata geçirilemeyeceği dayatmasıyla yaşandı. Formül İSLÂM + ABD = DEMOKRASİ şeklinde tertip edildiğinden, eğer İslâm’ı yaşamak istiyorsanız, bunu başarmanız ancak demokrasiden Amerika’yı tenkis ederek mümkündü. İSLAM = DEMOKRASİ – ABD. Ama eğer, size Amerikancılıktan başka bir şey lüzum etmiyorsa, demokrasinin Atlantik ötesi yorumuna mahkûm idiniz: ABD = DEMOKRASİ – İSLÂM. Yürürlükteki formül bir çıkmazın ifadesidir.

Türk milletine mensup olanlar çıkış yolunun nereden geçtiğini İstiklâl Marşı’ndan öğrendiler.

İstiklâl Marşı Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu

AMERİKAN MASKARALIĞINDAN “MİLLÎ İRADE” ÇIKARTMACA YA DA YAYIKTA AYRAN KABARTMACA

İstiklâl Marşı ve derneği Türkiye aleyhine üretilen her tür pislikten berîdir. Türkiye kıstağından Türkeli'ne çıkışa, halk kalmaktan millet olmağa terfie mani hiç bir cürme ortak değildir.

ÖLEN ÖLDÜ KALAN SAĞLAR HÂİNDİR

İlerleme gücümüz varsa ilk bakıştan sonrasına erebiliriz. Erdiğimiz rahmettir. Erersek rahmetli oluruz. Bu demektir ki oluşumuzu ölüşümüzden, ölüşümüzü oluşumuzdan ayıramazlar. Eeee?

AKP Kapanamaz, İstiklâl Harbi'nin Mağlupları AKP'yi Kapattırmaz

27 Mayıs 1960 ihtilâli Atatürk devrimlerinin restorasyonuydu. Bu restorasyonu tatbik edenler Türkiye’ye mahsus bir demokratik gelişmeye hak tanınmayacağı temel ilkesi uyarınca hareket etti.

TÜRK DEĞİLİM DEMEK SUÇ MU, GÜNAH MI,
CÜRÜM MÜ, KABAHAT Mİ?(IV)

Kâfiri küfründen ne Tanrı’ya inanıyor oluşu, ne de bir Tanrı’ya ibadeti yüceltişi arındırır. Biz insanların küfürden arınmaları hadisesine emanete hıyanet edip etmeyişleri zaviyesinden bakarız. Bu hakikatin üzerine Resul-i Ekrem’in irtihaliyle bir gölge düşmüş, Hulefa-i Raşidin dönemi müminlerin bu gölgeyi yok etme çırpınışlarıyla geçmiş ve nihayet çok çeşitli sebebe binaen Müslümanlaşmış insan yığınlarına “dünyaya uyma” hali galip gelmiştir.

Türkiye'nin Önü Manialarla Doldurulmuştur

Bugün Türkiye’de olup biten şeyler, doğrudan doğruya, bir iktisadi mekanizmanın hem gürbüzleşmesi hem de tehlikelerden arındırılması için yapılıyor. Bu hep böyle yapıldı. Bu konuyu atlayıp da meseleleri anlamaya çalışmak, anlamamayı peşinen kabul etmek demektir.

ABD KEMALİST TÜRKİYE’YE HİÇBİR ŞANS TANIMADI

En şık beyan ediliş biçimiyle “La Turquie Kemaliste” bir ham hayal mahsulüdür.

DEMEK İSTERDİM… DİYEBİLİYOR MUYUM?

Müslümansak meseleyi Kur’an-ı Kerîm’in nazil oluş şartları, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuş şartları muvacehesinde ele almak mecburiyetindeyiz.

Öteden Beriden Nifak

Dernekte bir ajan çıkmış!