İstiklâl Marşı, İstiklâl Harbinin manevî cephesinde yapılmış büyük ve muzaffer bir taarruzdu.

İstiklâl Marşı şairinin ölümü karşısında 

 

İstiklâl marşı şairi Mehmed Akif öldü. Onun ölüm haberini duyar duymaz, İstiklâl marşının İstiklâl Harbinde, yüreklerimizdeki imanı nasıl kuvvetlendirdiğini hatırladım. İstiklâl marşı, İstiklâl Harbinin manevî cephesinde yapılmış büyük ve muzaffer bir taarruzdu. O zaman Millî Mücadelenin mutlaka zaferle neticeleneceğine inanmış olanlar, yani sağlam iman sahibleri bile İstiklâl marşından yeni bir manevî kuvvet almışlardı.

Sakarya meydan muharebesine tekaddüm eden Kütahya – Altıntaş – Eskişehir muharebelerinin ümidsiz gibi görünen günlerinde, İstiklâl marşının mısralarını, kıt’alarını şerhederek yazarken Akifin çelik sözleri, imanımı bir kat daha artırdı. 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakkın…
Kimbilir, belki yarın.. Belki yarından da yakın.
 
 
Kıt’ası bilhassa, o zaman ne canlı, ne kuvvetliydi. Şair Mehmed Akif, yürekleri çelikleştiren İstiklâl marşını yaratmak suretile İstiklâl Harbinin manevî cephesinde dövüşen kahramanlarından biri olmuştur. 

Şiir ve edebiyatla daha fazla meşgul olduğum zamanlarda, onun Safahatı hakkında bazı tenkidler okumuştum. Bu münakkidler, Mehmed Akif şair değil; nâzımdır; derlerdi. Onun hakkındaki bu iddianın ikinci kısmı doğru, birinci kısmı yanlıştı. Aruz vezni, Akifin elinde her şekle giren sihirli bir oyuncak olmuştur. Hani, lâstik top, tabak gibi bazı aletleri havaya fırlatarak hiç düşürmeden bin marifet yapan hünerbazlar vardır, işte merhum Akif'te aruz veznile ve kelimelerle böyle harikalı oyunlar yapan san’atkârdı. Fakat, onun yalnız nâzım tarafı değil; şair tarafı da çok kuvvetliydi. Kartal köyünü anlatan parçası nâzımlığının büyük kuvvetini gösterirse,      

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor 
Bir hilâl uğruna yarab ne güneşler batıyor 

beytile başlıyan ve Çanakkale şehidlerini tebcil eden parçası da şairliğinin yüksek kudretini isbat eder.   Mehmed Akifin en büyük meziyeti, her mısraını inanarak yazmış olmasındadır. Onun içindir, ki meselâ İstiklâl marşı, hiçbir babayiğit tarafından benzeri yazılamıyan, alev gibi bir şiirdir. 

Mehmed Akif, şair değildir, diyenlerin karşısında Çanakkale şehidlerile İstiklâl marşı, ölmez bir abide gibi yükselmektedir. 

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin, tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Diyen şair, bir müddet vatancüda yaşadıktan sonra, nihayet en büyük emeline kavuşmuş, son nefesini vatanında vermiş, vatanının toprağına gömülmüştür. 

Mehmed Akif öldü; fakat İstiklâl marşı şairi, yarattığı ölmez İstiklâl marşı gibi ebedî bir hayata mazhar olarak yaşıyacaktır.          

Abidin Daver, Hem Nalına Hem Mıhına
Cumhuriyet Gazetesi, 29 Aralık 1936
Dün ve Bugün!

Hepsi, Türk İstanbulda, Fransız milli bayramını kutluyorlar ve hepsi, Türk İstanbulda, Fransız bayrağını selâmlıyorlar...

İSTİKLÂL MARŞI'NA DAİR GÖRÜŞÜMÜZ

Filhakika İstiklâl Savaşı günlerinin ağır havasını teneffüs etmemiş, o kara günlerdeki şartları hiç tanımamış olan bugünkü nesle ve gelecek nesillere, milletin ve vatanın geleceği hakkında sönmez bir ümit ve iman, dönmez bir azim ve cesaret ve gururlu bir itimat telkin etmek istenildiği bir zamanda, sanki muhatabına ortada korkulacak bir şey mevcut olduğunu ve fakat kendisinin farkında olmadığını ihsas etmek istermiş gibi "Korkma" kelimesiyle söze başlamak, psikoloji itibariyle de isabetli olmasa gerektir.

Doç. Dr. Kâzım Yetiş - Mehmet Âkif'in Sanat-Edebiyat ve Fikir Dünyasından Çizgiler

Batı, medeniyet diye bizi aldatmış, biz medeniyet diye aldanmışız; aldatan kahpe olmaz da ne olur. Âkif'i medeniyet düşmanı olarak takdim etmek de ayrı bir aldatmaca değil midir?

Antakya’da arablar ve Ermenilerin nümayişi

Görmenler Kırıkhan’da: Kasabada Binlerce türk istiklâl marşını söyliyerek görmenleri karşıladılar

İstiklâl Marşı

Öyle bir ülkeyiz ki istiklâl-i tam'dan vazgeçmişiz, istiklâl'i çoktan unutmuşuz...

Mehmet Akif’in çok sonraları tek dişi kaldığını söyleyeceği “canavar”

Gerek din, gerek ahlâk açısından bu kadar hastalıklı olan Batı uygarlığının, İslâmcıların inkâr etmediği dünyaya üstünlüğü, o halde neyle yorumlanacaktı?

Atatürk’ün ve Mehmet Âkif’in iki meşhur sözüne dair

“Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar.” Evet, bu da Türk milletinin (topyekûn medeniyet düşmanlığına) belge gibi gösteriliyor.

"Bu iki kıta kasten okutulmamıştır!"

Tarihimizin dolup taşan menkıbelerini akılla, menfaatle izah, elbette mümkün değildir: