TABİATI KÖŞEYE SIKIŞTIRMAK
İSMET ÖZEL
.

İstediğimiz cevapları ondan alabilmek için tabiatı eziyet göreceği köşeye sıkıştırmamız fikri Britanyalı filozof Francis Bacon’a (1561-1626) aittir. Balkanlardan İzlanda’ya kadar bütün Avrupa’nın duçar olduğu, parçanın mensup olduğu bütünü yönetebileceği inancından doğan böylesi bir sarhoşluk Batı’da bir medeniyetin yükseldiği faraziyesine kuvvet verdi. Modern insan tabiatı köşeye sıkıştırabileceği inancıyla hep bir hatadan diğerine sürüklendi. Sonuç ortada: İnsanlar olarak dünyayı ne miktarda elimize geçirdiysek o miktarda yaşanılmaz özelliklere büründürdük. Dünyanın en eski medeniyetine sahip olduğu söylenen Çinliler işlerini makine ile yürütenlerin sonunda kendilerinin de birer makinaya dönüşeceğini vaktiyle söylediği halde kölelerin yerini tutacağını sandıkları makinalara Batılılar “demir melek” adını taktı. Mesele insanların çevreleriyle ne türden ilişki kuracakları hususunda düğümlendi. Düğüm üstüne düğüm atmaktan zevk alıyor insanlar. 

Elektronik çağın başlangıcında insanlar bu çağın sanayi devrinden daha hayırlı sonuçlara gebe olduğu fikrine kolayca kapıldılar. Çünkü insanların ruh durumu hangi çağ olursa olsun bir yeniçağ geldi mi, onun kimi beklentilere cevap vereceği avuntusuna ayarlanmıştır. Oysa elektronik çağ ayakta ancak sanayi devrinin kazanımları sayesinde durabiliyordu. Önce fark edilmesi gereken dünyada bir sistemin olduğu ve Dünya Sistemi'ni yürürlükte tutan iktidarın kendi gücüne zarar vermesi muhtemel hiçbir gelişmeye fırsat vermeyeceği idi. Türkler Avrupa’yı Hind'e ve Çin’e bağlayan ticaret yollarını denetimleri altına aldıklarında Avrupalılar yalnızca Büyük Keşifler'e şahit olmakla kalmadılar aynı zamanda mali hegemonyanın tuzağına yakalandılar. Ücretli emek uygulaması Avrupa’nın bütün toplumlarını dayanışma fikrinden uzaklaştırdı. Kâr etmek istiyorsan arkadaşının açığını yakalamalıydın. 

Dünyanın bugünkü şeklini almağa başladığı günlerde Diyar-ı Rûm’u Dar-ül İslâm haline getirdikleri zaman Türkler vatanlarına kavuştular. Nedir dünyanın bugün aldığı şekil? Ne iki Dünya Savaşı, ne Soğuk Savaş ve ne de Pax Americana uğruna yaşanan Kore, Vietnam, Afganistan, Ukrayna, Gazze savaşlarıdır dünyaya bugünkü şeklini veren. Dünyanın şeklini en büyük sermayenin nefes alışı tayin etti. Sermaye büyümekten vazgeçtiği an intihar etmiş olacaktı. Kan dökmeden Dünya Sistemi ayakta kalamazdı. Sisteme can veren ise dünyanın mali hegemonya suretiyle disipline edilmesiydi. Bu sırada Türkler bir vatan sahibi olmaları yüzünden şuursuzca mali hegemonyaya meydan okudular. Millî şuurdan mahrum olmaları tarihin her dönemecinde Türklerin ihanete uğramalarına sebep oldu.

Gelin görün ki Türk vatanının doğması Türkçe’nin doğması demekti. İlginç olan dilimizi bize dinimizin getirdiğiydi. Türk dili İslâm itikadının gündelik hayata aksetmesinden başka bir şey değildir. İşte bu gerçek İstiklâl Marşı’nda “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” mısraının yer almasına yol açmıştır. Türkçe Müslümanlıktan aldığı güçle uğradığı bütün badireleri şimdiye kadar atlatmıştır. Şimdiden sonra ne olacak? Türkler Kur’an harflerine yeniden dönecek, yazılarını yeniden kazanacak mı? Millî meselenin hayatımızın hangi alanını kapsadığı hususunda sarahate varmadan bu sorulara bir cevap bulamayız. Biz Türkler ancak gayri-Müslimleri “zımmî” kılma yolundan giderek kültürümüzü yükseltebildik. Hayatımıza zorla sokulan bütün çarpıtmalara rağmen tarih içinde yürüdüğümüz bu yol hâlâ açıktır.

Türklere mahsus takva millet olarak bizi tabiatı köşeye sıkıştırma tavrından uzak tuttu. En şaşaalı dönemlerimizde bile biz Türkler tabiatı emrimiz altına almayı hiç düşünmedik. Buna rağmen kula kul olma davranışından uzaklaşma başarısına da eremedik. Bu başarıya talip olmak için dört yüz yıldır takip ettiğimiz Batılılaşma sapkınlığından dolayı tövbe etmemiz gerekiyor. Devlet tecrübesi bakımından hem Avrupa’dan, hem Amerika’dan açık ara ilerideyiz. Elimizdeki en büyük koz budur. Tecrübemizi memleketimizdeki tahsil hayatını tamir etme yolunda kullanmalıyız. Tamire nereden olursa olsun başlamamız üzerinde seyir ettiğimiz vasıtanın her parçasını değiştirmemizle sonuçlanacaktır.

Bireylerin olduğu kadar toplumların da hataya kapılmalarında hayret edilecek bir şey yok. Can taşımak hataya düşmeği de beraberinde getirir. Hatadan dönmeği bilişimiz dokumuzu sıkılaştıracak, mayamızı pekiştirecektir. Müslümanlar olarak bize hiç hata işlemeseydik Allah’ın bizi helâk edeceği ve yerimize işlediği hatadan dönme olgunluğuna ermiş bir kavmin getirileceği haber verilmiştir. Önce kâfirlerin elindeki maddi güce erişme hevesini bir yana bırakmamız gerekiyor. Bunu bize dayatılan her ne ise ona direnerek başarabiliriz. Sadece direnmenin sonuç vermeyeceğine de aklımız ermelidir. Atılım direnmeğe eşlik etmelidir.

İsmet Özel, 15 Cemaziyelevvel 1447 (5 Kasım 2025)


İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi) ve bu sayfaya doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazının kısa bir bölümü iktibas edilebilir. Eser sahibinin tayin ettiği usule bağlı kalmak suretiyle bu yazının her türlü neşri, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tabidir.