1939 yılı başlarında "Yücel" adıyla bir dergi çıkarıldı. Zamanının en ağırbaşlı bir yayın organı olarak bilinen bu dergide Orhan Seyfi Orhon’un imzasını taşıyan bir yazı yayınlanmıştı. Muharrir bu yazısında Milli Marşımızın en popüler bir mısrasını kastederek büyük bir bilgiçlikle (!) şunları karalıyordu:
"Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın"
O güne kadar bu mısraların Mehmet Âkif’e ait olduğunu zannedenler gerçekte Fikret’e ait olduğunu Orhan Seyfi’den öğrenince (!) kiminin aklı başından gitti, kiminin aklı başına geldi. Bundan daha ilgi çeken bir olay aynı yazar tarafından ve aynı konuda yayınlanan bir yazıyla ortaya çıktı. Orhan Seyfi Orhon bu kere -anlamadığı yukardaki örnekle ispat ettiği- bir konuda "Yeni Bir Milli Marş" başlığı altında yayınlıyordu. Bu yazısında Orhan Seyfi, uzun tartışmalara yol açan ve yayınlandığı derginin kapanmasına sebep olan şu fikirleri (!) ile suruyordu:
"İstiklâl Marşı’nı her zaman aynı heyecanla anmak için milli hatıralarımızın ebediliği içinde saklayarak bugünkü hayat akışımıza göre bir milli marşımız olsa… Eğer İstiklâl Marşı değişen bir zihniyeti taşımıyorsa, bugünkü hayatımıza da uyuyorsa mesele yoktur… Fakat bir husumet dünyasının karşısında dişlerimizi gıcırdatarak o zaman için haklı bir öfkeyle:
Ulusun, korkma; nasıl böyle bir imanı boğar
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar!..
Diye bağırmışız da, sonra o zincirleri koparıp medeni alemi dost kollarla kucaklamaya koşmuşsak, niçin bu öfkemizi hiç değiştirmiyelim? Onu, tarihi bir devrin hatırasında saklamak daha güzel olmaz mı? Nihayet, bu marş çok sevdiğimiz Mehmet Âkif’in hiçbirimiz için gizli olmayan düşüncelerini de taşıyor…"
Bu yazılar malûm bir zihniyeti taşıyan Cumhuriyet Halk Partisi’nin organı olarak çıkan bir dergide yayınlanıyor ve imza sahibinin her devirde değişen rengini taşıyordu. İstiklâl Marşı’nın her zaman aleyhinde C.H.P. si belki de Orhan Seyfi’ye bu yazıları emirle yazdırmıştı. Nitekim o yıllarda çıkan "Millet" dergisinde Orhan Seyfi'ye bu konuda sert bir cevap veren Cemal Kutay böyle bir açıklamada bulunmuştur.
Orhan Seyfi’nin İstiklâl Marşı’nın değiştirilmesi için yazdığı yazı üzerine büyük bir reaksiyon doğdu. O günlerde henüz üniversite öğrencisi olan ve halen Komünizmle Mücadele Dernekleri genel başkanı bulunan İlhan Darendelioğlu yayınladığı Toprak Dergisinde "Değişmesi İcap Eden Sizin Sakim Zihniyetinizdir" diye uzun bir yazı neşretmek suretiyle o zamanki milliyetçi üniversite gençliğinin gerçek sözcüsü olmuştur. Gene o günlerde eli kalem tutan bütün aklı başında yazarlar bu konuda çok hassas davranarak Orhan Seyfi’nin bu yanlış çıkışı karşısında ilgisiz kalmamışlardır. Tersine, en yüksek ve müsbet bir sesle İstiklâl Marşı’nın savunmasını yapmışlardır. Bu arada adı geçen makalenin yayınlandığı "Yeni Çağ" dergisi okuyucularından Nurettin Özdemir’in mektubuyla başlayan ve derginin yaşadığı 17 hafta süreyle tenkit yağmuruna tutulan Orhan Seyfi bu süre sonunda dengiyi kapamakla cepheden kaçtı.
Aleyhte kampanyanın açılmasına öncü olan Nurettin Özdemir’in: "Orhan Seyfi’ye Açık Mektup"u şu satırları kapsıyordu:
"...İstiklâl Marşı'nı ve bu marşın şairini batırmak istediniz. Bunları yapanların uğradıkları akıbetleri hatırlayınca "Bilmem Âkif’in bizce çok iyi bilinen vasıflarından" bahsettiniz…
Allah’a inanmanın, memleketi anarşiye, kargaşalığa götüreceğini yazdınız…
"Şimdi Allah’a söver, sonra biraz bol para ver!
Hiç utanmaz Protestan’lara zangoçluk eder."
Mısralarının tasvir ettiği adamdan ancak bu mısralardaki vasıflarını aldınız. Kısa bir zaman içinde kırktane boya küpüne girip çıktınız. Ve biz bütün bu değişmelerin; ne için olduğunu hâlâ anlayamadık…
Kendinizi efkârı umumiyeye haklı göstermek için neler düşüneceğinizi bilmiyorum…"
Sahip ve başyazarlığını Orhan Seyfi’nin yaptığı "Yeni Çağ"da çıkan bu yazıdan sonra diğer tenkitler başladı. Bütün bu hücumlara cevap vermek cesaretini, demogojiye sığınarak ve tevil yoluna saparak bulan Orhan Seyfi, şöylece sızlanıyordu :
"Milli Marşların değişmiyeceğini söyleyenler samimi fikirlerini saklıyorlar. Bir milletin vicdanında bir değişiklik olursa, inandığı şeyler değişirse marşı da değişir. Saltanat devrinde Abdülhamit’in marşını ayağa kalkıp dinliyorduk, değişmedi mi? Sovyetler, marşlarını değiştirmediler mi Fransızlar Marseyyez’i değiştirmedilerse, Fransız ihtilâlini bütün dünyaya yaydığı ana fikirler, Fransız milletinin vicdanında duruyor, demektir. Nihayet benim söylediğim bir fikirdir. Elimde fikirlerimi kimseye zorla kabul ettirecek kuvvetim yok. Yanlış düşünmüş te olabilirim. Samimiyetime bağışlayarak beni affedemez miydiniz, mutlaka çarmıha gerilmem lâzım mı?"
Burada görülüyorki yazar bir vicdan değişikliğinden bahsediyor. Türklerde bir vicdan değişikliği olduysa, bu cumhuriyetin ilk yıllarında olmuş olabilirdi. Biz böyle bir vicdan değişikliğine inanmıyoruz. Eğer kastedilen dünya görüşündeki değişiklikse, bu vicdan değişikliği değildir. Görülüyorki, sonraki yaşayışla da samimiyetten uzak görülen, idare etmekten çok idare edilmeye alışık olan Orhan Seyfi, bu yanlış tutuma bazı çevrelerin etkisiyle sürüklenmişti. Okuyucularından ve Türk halkından özür diler gibi yazdığı yazılar onu hiçbir zaman vicdanlarda affettirmemiştir. Son zamanlarda sömürücülerin toplandığı Adalet Partisinde milletvekilliği görevi yapan yazar, masonluk lehine yazılar yazarak milli meselelerden ne kadar uzak olduğunu açıkca belli etmiştir.
Muhiddin Nalbandoğlu, Milli Hareket, Kasım 1966, S. 4.
"Böyle söylenen milli marş olmaz."
Bütün milli maçlarda olduğu gibi, hafta ortasındaki Romanya maçında da, eğer saha kenarında ya da ekran önünde idiyseniz...
Bir kahraman emekliye ayrıldı
Bu kahraman 1903 eylülünün 25 inci günü doğmuştu. 1947 eylülünde emekliye ayrıldığına göre, henüz 44 yaşındadır. 44 senelik hayat, emekliye ayrılacak bir yaş değildir ama, o çok yorulmuş ve yıpranmıştı. Çünkü bütün ömrü savaşmakla geçmişti. Balkan harbinde, Karadenizde...
Ret Sedaları
İstiklâl Marşı’mız Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart 1337 tarihli celsesinde görüşülmüş, 12 Mart 1337 tarihli celsesinde ise resmen kabul edilmiştir.
Millî Bir Marşa Muhtacız
Bu âcûbeyi hâlâ millî marş diye terennüm etmekte, her şeyden evel, sanatımız için hazin bir mahcubiyet yok mudur?
Yukarıya başlık olarak aldığımız söz 1940 yılında bu milletin bağrında çöreklenen hainlerden Sabiha Zekeriya Sertel adlı bir yazar tarafından söylenmiştir. Geçenlerde aynı mahiyette Ankara’da çıkmakta olan C.H.P. yayın organı Ulus’da üç sütun üzerine ve büyük başlıklarla neşredilmiş bir makaleyi gördüğümüzde hayretlerimizle beraber daha evvel bu konuda yüzlerce defa yapılan teşebbüsleri hatırladık ve bu konudaki gayretlerin hangi kaynaklardan beslendiğini araştırmak ve genç Türk nesillerine bunların mahiyetini anlatmak istedik.
"En sonunda, Âkif’in şu mısraını da söylemek isterim"
Yağmur Tunalı: Doğu Türkistan’ın durumu hakkında iç açıcı şeyler söylemek mümkün görünmüyor. Sizin ilk sözünüz de son sözünüz de Doğu Türkistan. Sözü bağlamakta güçlük çekiyorum.
İSTİKLÂL MARŞI
Avrupalıların (Hymne national) dedikleri milli nağmeler, milletin vicdanından, ilhamlarından doğan ve en samimi heyecanları ifade eden terennümlerdir.


