İstiklâl Marşı ve Mehmet Akif

Mehmet Akif edebiyatımızda bir din şairi olarak tanınmıştır. Ona Kemal gibi, Fikret gibi Vatan şairi demek bu yüzden biraz güç olmuştur. Akif’i anan kalemler bu noktada mutlak dururlar. Halbuki; İsmail Habib onun için çok güzel bir cümle kullanmıştır.

- Türk şairiyim diyenin şiirinde Türk hayatından levhalar yok... Din şairiyim diyen safahat nazımında ise bunlar bol bol ve kucak kucak var… Yalnız Akif’in idealindeki bütün hata, milletleri yükselten kuvvetin sadece din korkusu olduğunu söylemesi ve mefkûre birliğinin kudretini görememesidir diyor."[1]

İşte bunun için Akif’e edebiyat âleminde din şairi denilmiştir. Yoksa o, ömürleri birer cenaze peşinde geçen Hamid ve Recaizadenin mütemadiyen ölüm terennüm etmeleri gibi, bütün şiirlerinde din sayıklamış değildir. İsmail Habib’in de söylediği gibi sadece dini esas tutunmuştur.  İşte bunun içindir ki, “softa” da demişlerdir. Hâlbuki o öyle bir varlıktır ki, ne bir şair-i azam gibi bir Fatma için yanmış ne de bir felaketzede Ekrem gibi Nejat için ağlamıştır. O yalnız Vatan için ağlamış ve yanmıştır. Şairlerin hangisi bir şiiriyle, “Vatan şairi” sıfatı layık görülemeyen o “softa” kadar ebedileşmiştir.

O safahat nazımı ki yalnız İstiklal marşiyle Türklükle yaşıyor ve yaşayacaktır. Bu edebiyat hangi şaire nasip oldu?
Maarif vekâletinin bir İstiklal marşı yazdırmak için açtığı 500 lira mükâfatlı ve 724 şairin iştirak ettiği müsabakaya;

- Milletin kurtulacağı para ile mi söyleyeceğim, diyerek girmemişti.

Onun para için müsabakaya girmediğini bilen Hamdullah Suphi, şu mektubile onu bu müsabakaya iştirake davet etmişti.

“Pek aziz ve muhterem efendim.

İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zatı Üstadanelerinin matlûp şiiri vücuda getirmeleri, maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asil endişenizin icap ettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir ve tehyiç vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim.”[2]

Bu mektuptan sonra Akif müsabakaya girmiştir. Büyük marş her söylendiği zaman, gözlerimi mıhladığım bayrağın bir tarafında Mustafa Kemal’in granitler gibi sert ve azimkâr başını, diğer tarafta da Akif’in açık ve temiz çehresini mutlaka beraber görürüm. Biri Cumhuriyet gibi bir eserin, diğeri bu eseri ebedlere kadar haykıran ve haykırtan kudretin kendisidir.

Talebesi Mehmet Ali’ye yazdığı bir şiirinde:[3]

Mağmum iki üç nevha işitdise işitti.
Bir hoşça seda duymadı benden hele yurdum.

dediği zaman, bir gün yurduna İstiklâl Marşı'nı vererek, o duyuramadığı sesini sevgili yurdunun ücra köşelerine kadar ulaştıracağını ve bu seda ile de Milleti gibi ebediyeti bulacağını hiç düşünmüş mü idi acaba?.. Fakat o bundan da gurur duymıyacak kadar tevazu sahibiydi.

Hasta yatağında iken kendisine, bu şiiri niçin safahata koymadın diyen Mithat Cemal’e:

- O benim değil Memleketimindir demişti.

Mithat Cemal “Mehmet Akif” isimli eserinde:

- Onu İstiklal marşiyle gömdüler. Fethinden beri İstanbul’un toprağına kendi eseriyle gömülen ilk ölü diyor.

Bütün eserlerinde kendinin bir hiç olduğundan bahseden büyük Akif yine bir kıtasında:

Beni rahmetle anarsın ya işitsen bir gün
Şu sağır kubbede haip sesimin dindiğini..

diyor ki: Şu iki mısraında bile, sessiz bir adam olarak ölüp gideceğini söyleyen Akif, o kubbede ebediyen dinmiyecek olan sesini şimdi de duyabiliyor mu?

Fazıla Atebek, Damla Dergisi, cilt 3, sayı: 7-8, 1950

 

 

 

 

[1] Edebî yeniliğimiz eserinde

[2] Mithat Cemal’in “Mehmet Akif” isimli eserinden

[3] Hicaz Valizi Ahmed Ratıp Paşanın oğlu

 

Lozan Sulhünün Yıl Dönümünün Tes’idi

Dün Lozan sulhünün yıldönümü darülfünun konferans salonunda büyük merasimle tesit edilmiştir.

Dünya Seyahatini Anlatıyorum

İnsanı prize takılmış bir makinenin kolu gibi mütemadiyen işler, mütemadiyen hareket eder çelikten yapılma bir âlet gibi kabul etmek...

BİR OKURUMA MEKTUP

Rahmetli şair Mehmet Âkif’i çok sevip çok sayanlardan birisi idim...

"İstiklâl Marşı okunurken ayağa kalkmayı reddederler ve İstiklâl Marşı bitince de Enternasyonal Marşı’nı söylerler."

Âkif Müslüman vatanı ve Müslüman milliyeti tanır. Bunun içindir ki Atatürk şapka inkılâbını yaptığı zaman Türk vatanını bırakmış, Müslüman vatanına kaçmıştır.

İstiklâl Marşımıza Saygı

Zirâ, İstiklâl Marşı'mıza karşı gösterilen saygısızlık - hemen her zaman ve her yerde rastladığımız ve maalesef garip, mânâsız bir alışkanlığın tesiriyle tabii bir olay gibi karşıladığımız - çok hazin ve yüz kızartıcı bir gerçektir

Mehmet Âkifte ölüm duygusu…

“Nazlı Hilâl”in artık kaşlarını çatmadığı, bayrağın ufuklarda şafaklar gibi dalgalandığı, Hakka tapan milletin istiklâl hakkını bütün dünyanın tanıdığı, bir milletin bir vatana döktüğü ve dökeceği kanları helâl ettiği, hür yaşamış bir ırkın hür yaşamak andını tekrarladığı şu günlerde ölmeyecek bir ölüyü, başta gençler olmak üzere, milletçe anıyoruz.

M. Ertuğrul Düzdağ - İstiklâl Şairi Mehmed Âkif

Mehmed Âkif’in yazdığı şiir, 12 Mart 1921'de, Meclis kararı ile "İstiklâl Marşı" olarak kabul olunmuştu. Böylece kendisi, vatanını ve milletini seven bir şair için en yüksek

Eşref Edib: "İstiklâl Marşı değişir mi?"

Bir yazıcının değiştirmeğe çalıştığı ve ta'an ettiği istiklâl marşımız ve Mehmet Akif hakkında memleket münevverlerinin fikirleri