MEHMED AKİF İHTİFALİ İÇİN

Mehmed Akif de Namık Kemal gibi, ilk manzumelerinden sonra, ruhlarının kemal çağında, manzum bir şey söylemeğe hazır oldukları zaman yalnız vatanı söylemek için ağızlarını açan, sayıları pek az, o kadar az ki yalnız kendilerinden ibaret iki vatan şairimizden biridir. Bilmiyorum, eserlerinde memleketten başka hiçbir mevzua yanaşmamış, içinde bundan başka bir büyük aşk, bir büyük ıstırab duymamış üçüncü bir şairimiz daha var mıdır?

Mehmed Akif de Namık Kemal gibi, sevgisinde ve azabında hiçbir kadın tesiri, hiçbir ecel ürpermesi, ferd ruhunun kendi kendisile çekişmesinden peyda olmuş hiçbir şuur humması veya insanla varlık arasındaki ihtilâftan doğmuş hiçbir felsefî ve metafizik sıkıntı olmıyan, tek ihtiraslı adamdır. İkisinin de eserinde kadının, ecelin, sınıfın, şuurun, varlığın bir san’atkâra çektirdiği kompleks işkencelerinden ve bunun üslûba vuran ince humma çizgilerinden, nüanslarından zerre yoktur. Dağ kadar kitleli, sarp ve yalçın, nehir kadar akıcı, hava kadar saf bir cevher bu en büyük iki vatan şairinin manzumelerini bir tabiat sadeliği ve ihtişamile doldurur. Bunlar, Türk dağlarında, sularında, ovalarında kaybolmuş meçhul ve sayısız Türk çığlıklarının aksi sadalarını toplıyarak ve koyulaştırarak ebedileştirmiş eserlerdir. Vatanın dünden bugüne kalan en yüksek sesi Namık Kemalse, onunla beraber bugünden yarına kalacak en yüksek ses de Mehmed Akiftir. Kasidenin sesi Kızıl sultandan hürriyeti, İstiklâl manzumesinin sesi düşmandan İzmiri alan büyük kuvvetler arasındadır. Bu manzumenin ahenginde on sekiz sene evvel Karadenizden Akdenize kadar yürüyen kağnı gıcırtılarile karışık bütün kılıç ve mahmuz şakırtıları, obüs yiyen göğüslerden fırlamış tekbir uğultuları, bütün iniltiler, çığlıklar, yeminler, Mehmedciğin anasına son defa “anam” diyişini yâdettiren ebedî vedalar, kelimelerden ziyade, saklı mananın ve sesin delâletinden gelme bir destan manzarası halinde var.

Akif bir şark çocuğudur. Hangimiz değiliz? Fakat o bunu hepimizden fazla duydu ve bunun yıkılışına hepimizden fazla yandı. Safahatın bütün iniltilerinde ve isyanlarında, dine aid olanlardan çok fazla ahlâka aid endişeler görüyoruz. Belki de Akif Türk ahlâkının son direği olduğu için dine sarılmıştı. Fakat o bir dinci değil, Fikret gibi ve Fikret kadar bir ahlâkçıydı. Namık Kemalin siyasî ahlâkını ve hürriyet idealini Mehmed Akifin içtimaî ahlâkı ve fazilet aşkı tamamlıyordu.

Bugün onun hatırasında her türlü ideoloji münakaşalarını teperek olanca samimiyetimizle kutluladığımız hakikat şudur: Mehmed Akif vatanperver ve Mehmed Akif namuslu adamdı. Bu iki duyguyu birbirinden koparılmaz tek bir ahlâk farikası haline sokmak, onun kendisinde de, memleketinde de aradığı en büyük kıymetti. Yazıları içinde bu ideale sadık kalmamış, bu hedeften yan çizmiş tek bir ima, tek bir kalem gafleti görülmez.

Mehmed Akifin hatırasına karşı Türk gençliğinin gösterdiği büyük vefalılık, Safahat şairinin, milletinde aradığı faziletin en şaşmaz delillerinden biridir. Arkasında, kendisini her fırsatta anan vatanperver ve namuslu bir gençlik bıraktığını gördüğümüz Mehmed Akifi unutmamak, memleket ve fazilet sevgisinin büyük şartlarından biri halinde kalacak ve bundan böyle ucsuz bucaksız nesilleri onun hatırası etrafında toplıyacaktır.

Peyami Safa, Cumhuriyet, 28.12.1938, s. 3

Mehmet Akif Bey'in vasat kıymette bir manzumesi...

İlk hürriyet senesinden beri binlerce türkü ve marş çıktı, içlerinden bir çoğu notaya, müzikaya, mektebe alındı, yüz binlerce çocuk ve asker...

Gene Milli Marş

Milli marşın İstanbul radyosunda niçin çalınmadığı hakkında yazdığım yazıdan sonra, bu meselenin efkâri umumiyede uyandırdığı akisler, hassas bir noktaya dokunduğumu ispat etti.

İSTİKLÂL MARŞI'NA DAİR GÖRÜŞÜMÜZ

Filhakika İstiklâl Savaşı günlerinin ağır havasını teneffüs etmemiş, o kara günlerdeki şartları hiç tanımamış olan bugünkü nesle ve gelecek nesillere, milletin ve vatanın geleceği hakkında sönmez bir ümit ve iman, dönmez bir azim ve cesaret ve gururlu bir itimat telkin etmek istenildiği bir zamanda, sanki muhatabına ortada korkulacak bir şey mevcut olduğunu ve fakat kendisinin farkında olmadığını ihsas etmek istermiş gibi "Korkma" kelimesiyle söze başlamak, psikoloji itibariyle de isabetli olmasa gerektir.

M. Ertuğrul Düzdağ - Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar

Mehmed Âkif Bey, İstiklâl Marşı’nın ifâde ettiği mânâda bir milliyetçiliğe taraftardır. On kıt’alık İstiklâl Marşı’mız, bir milletin bütün fertlerinin, âdeta bir ağızdan, birbirlerine,

Hasan Basri Çantay - Âkifname; İstiklâl Marşı Nasıl Yazıldı? Nasıl Kabul Edildi? İstiklâl Marşı'na "Red Sadaları"

Nitekim üstâd (Boğaz harbi) ni, (İstiklâl marşı) nı yazdıktan, o mütehassir ve mustarib yıllarının pinti ve insafsız günlerinde yarattığı

İSTİKLÂL MARŞI’NIN ELLİNCİ YILDÖNÜMÜ

Geçen hafta istiklal ve kurtuluş mücadelesinin şanlı destanını besteleyen İstiklâl Marşı’mızın ellinci yıldönümünü tes’id ettik.

ANADOLU'YA GEÇİŞ SEBEPLERİ

Bir edebiyatçı arkadaşımı Kalamış'ta ziyarete gitmiştim. Sonradan okul müdürlüğü yapan tanınmış öğretmen Hıfzı Tevfik'ti bu. Fuat Paşa arsası denen metruk bir bahçeden Dalyan tarafına dalgın yürüyorduk.