Bir mektebin mezun olan talebesi tarafından Taksim abidesi önünde yapılan merasime İstiklâl marşile başlandığı esnada oradan geçen ve hattâ merasimi seyredenlerden bazılarının şapkalarını çıkarmadıklarını ve yürümekte devam ettiklerini gördüm. Bunlar arasında iki posta müvezziininde bulunması büsbütün hayretimi ve teessüfümü celbetti. Millî benliğimizin bu derece saygısız ve alâkasızlıkla karşılanması insanı cidden müteessir ediyor. Bu hale bir çare bulmak için bütün neşir vasıtalarımızla telkinde bulunmalıyız.
Hakver, Akşam, 25 Temmuz 1940, s. 3
Millî marş...
San'atkâr elinde kalem, dokunduğu yerden nur çıkaran bir peygamber asasıdır. Fakat, dokunduğu yer, ya bir kuru taş olmalı, ya bir kara toprak.
"Yukarıdaki satırlar, İstiklal Marşı hakkında yapılmış hemen hemen en sert eleştirilerdir. "
Karabekir, Genelkurmay Başkanlığı'na da Akif’in İstiklal Marşı ve bestelenmek için bunun Paris'e gönderilmesi tasarısı hakkındaki eleştirilerini bildirir.
Hemşeri Göziyle
Bir millî marş bestesi için müsabaka tertip edildiğini gazeteler yazdılar. Bu müsabakaya şimdiye kadar hiç bir musikişinas iştirak etmemiş.
Mehmet Âkifte ölüm duygusu…
“Nazlı Hilâl”in artık kaşlarını çatmadığı, bayrağın ufuklarda şafaklar gibi dalgalandığı, Hakka tapan milletin istiklâl hakkını bütün dünyanın tanıdığı, bir milletin bir vatana döktüğü ve dökeceği kanları helâl ettiği, hür yaşamış bir ırkın hür yaşamak andını tekrarladığı şu günlerde ölmeyecek bir ölüyü, başta gençler olmak üzere, milletçe anıyoruz.


