Türk Ulusunun Utkusu
(...)Ulusal Kurtuluş Savaşında, İslâmcı görüşün ulusal bir çizgide geliştiği görülür. Bu, İslamcı düşüncenin Osmanlı Devletinde kazandığı ikili yapının bir sonucuydu. Bu nedenle de, İslamiyet, halife-sultan tarafından ulusal direnişi boğmak için bir silah olarak kullanılır ve Anadolu’da yer yer etkili olurken, İslamcıların bir bölümü de direnişçiler safında yer alıyorlardı. Hatta, zaman zaman İslamcılık ve ulusçuluk aynı kavrammış gibi aynı amaçla kullanılmıştı. İslâmcı görüşün tanınmış adlarından olan ve “ümmetçi” olması gereken Mehmet Âkif’in kaleme aldığı İstiklâl Marşı’nı anımsarsak, orada yalnız “millet” sözcüğünün değil, fakat “kahraman ırkıma bir gül…”, “…ırkıma yok izmihlâl” dizelerinde olduğu gibi “ırk” sözcüğünün de kullanılmış olduğunu görürüz. Bu olgunun temelinde yatan gerçek, daha önce denildiği gibi, batı kapitalizminin küçük üretici karşısındaki yıkıcı niteliğine karşılık İslamcı düşüncenin “Hıristiyan” batıya tepkisel bir biçimde gelişmiş olmasıydı. Gerçekte, Lâle Devri’nden beri sömürgeci batıcılığın karşısına çıkmış bulunan İslâmcı düşüncenin bu kanadı Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda da yine batı emperyalist kapitalizmin karşısında yer almış bulunmaktaydı. Osmanlılık içinde ulusçu düşüncenin varlık kazanamamış olması ise, bu tür İslamcılığın bir bakıma ulusçuluğun yerini doldurması demek oluyordu.
"İstiklâl Marşındaki heybetli ve ahenkli heyecanın da bu marşın sözlerinden kuvvet aldığına inanıyorum."
Tevfik Fikret, bir zamanlar, daha çok, Avrupalılaşmış münevverlerimizce hissedilen bir istibdâda kızarak, İstanbul’a lânet yağdıran bir şiir yazmıştı: Sis
"Yunan canavarının da artık tek dişi kalmıştı"
…Anadolu alevler içindeydi. Camilerde diri diri insanlar yakılıyordu.
“İstiklâl Marşı marşların en büyüğüdür; ölümsüzdür..."
Çünkü en büyük hâdisenin yazdırdığı marştır, iman ve azim ordularının bütün dünyaya, bütün kâinata bu iman ve bu azmin, ebedi yankılar bırakan okuyuşudur:
"Bütün marş metni okunmayacak, yalnız ilk iki beyit söylenecektir."
…Aslında birinci aşamada açılışı yapılan 14 halkevinin açılış töreninde de benzer disiplini görmek mümkündür.
Bazı Anadolu gazeteleri, güftesi şair-i İslâm Mehmet Akif Bey tarafından tanzim edilmiş olan İstiklâl Marşı’na muhtelif bestekârlar tarafından yapılan yüz kadar bestenin, berâ-yı intihap Paris Konservatuarı’na gönderildiğini yazıyorlar.


