(...)
Daha sonra birikim ve geniş pazar, sanayi devrimini getirdi. Bu bir yandan makineli ve kitle halinde üretim ve öte yandan da işçi sınıfının bir gecikme ile büyümesi demekti. Fakat büyük çapta sermayenin içeride olduğu kadar, dışarıda da yeni emirleri (siyasi, hukuki, askeri, v.s. alanlarda) olacak demekti. Bu yoldan, bildiğimiz emperyalizme geçiş dönemine girildi. Batıda üretim güçlerinin daha da gelişebilmesi, henüz kapitalist öncesi üretim düzenlerinde kalmış ülkelerde metropole bağlı pazar tutmayı, ilkel madde kaynaklarına sahip olmayı ya da kontrol etmeyi gerektiriyordu. Öyleyse kapitalist öncesi üretim düzenindeki ülkelerde ekonomik, politik, eğitim, v.s. alanlarda işbirlikçiler aranmalı ve yaratılmalıydı. Bunun için, kapitalizmin bazı üst yapı kurumlarının benzerlerinin kurulması oralarda teşvik edildi (Osmanlılarla batılaşmak için Batı kurumlarının alınmaya başlanmasının tam bu döneme düşmesi, bir rastlantı değildi elbet). Kapitalizm bunu yapacak iç grupları da (Osmanlılarda olduğu gibi) buldu.
Bu arada kapitalist ülkelerde sanayi devrimiyle büyüyen fakat fakirleşen işçi sınıfı, kendi varlığı için kapitalizmin emirlerine karşı çıkışlar yaptı. Başarılı sayılamayacak devrim denemelerine girişti. Ve nihayet işçiler, kapitalist düzenin esasta temeline dokunmaksızın bazı kazançlar, tavizler alarak*** kapitalizmle büyük ölçüde tamamlaştılar. Bu tamamlaşma ile işçiler sınıf bilincinden uzaklaşırken, tamamlaşmanın maliyetini kısmen kendileri yükleniyorlardı da. Fakat asıl maliyet ya da yük sömürge, yarı-sömürge halklar üzerine yıkılıyordu. Yani gittikçe büyüyen işçi sınıfının talepleri, sömürgelerden yapılan istismar ile nisbi olarak karşılanabilir oluyordu. Böylece Batıda sınıflar ve gruplar arasında geçici ve nisbi bir denge kuruluyordu. Devlet sanki toplumdaki sınıflardan ayrı, otonom, bitaraf, sınıflar üstü imiş gibi duruyordu. Kapitalistler şimdilik bunu başarmış gözüküyor. Aslında mülkiyet ve sınıf meselelerini, geçici olarak sömürge ve yarı sömürgelere ihraç etmiş bulunuyorlar. Buradaki nisbi dengenin geçici olduğunu kabul ediyorum. Çünkü doğu blokunun büyümesi ve az gelişmiş ülkelerin ekonomik bağımsızlığı kazanmaları için sömürgeciliğe karşı verdikleri savaşlardaki başarıları, kapitalist ülkelerin onlara yüklediği maliyetten kurtulmalarına sebep olacaktır.
Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nda şöyle demişti:
"Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?"
Sömürge ve yarı sömürge milletlerin kurtuluş savaşları işte bu canavarın dişinin sökülmesine yönelmiş savaşlardır. Böylece kapitalistlerin emperyalizm yolu ile dışarı ihraç ettikleri sınıf meseleleri geri gelecek, yani emperyalizm geri tepecek ve nisbi denge bozulacaktır. Nitekim halen batıda gözlediğimiz rahatsızlıklar, bu geri dönüşün işaretleridir bence! (Mali kriz ve öğrenci hareketleri gibi. Bunların tali sebeplerini, sınıf meselelerinin geri dönüş ortamı içinde ancak yerine koyabiliriz.*
*** Mutlak fakirleşme değilse de nisbi fakirleşme devam edecekti.
* Az gelişmiş ülkelerin bağımsızlık meseleleri, kapitalist alemde sınıf meselelerinin çözüm hareketiyle karşılıklı bağlantılı bir oluşum dinamiği içinde çözülebilir gözüküyor. Az gelişmiş ülke halkları bağımsızlık kavgalarıyla milli üretim güçlerini geliştirmeye doğru gittikçe ve bununla ilgili olarak kapitalistlerin üretim güçleri yeterli oranda gelişemezse ne olacaktır? Batıda kapitalizmle tamamlaşan emekçiler, az gelişmiş ülke halkları karşısına çıkmaya devam edecekler mi?
(...)
İdris Küçükömer, Düzenin Yabancılaşması - Batılaşma,
Bağlam Yayınları, Birinci Basım, Ekim 1994, s. 26-27.
Bülend avazla ve kemali mehabbetle Tekbir etmişler.
Yalnız şu vak'a, Mehmed Beyin fart-ı zekasına hüccet addolunmağa layıktır.
Bugün yeryüzünde bağımsızlığını kazanmış ve devlet haline gelebilmiş her milletin bir bayrağı vardır. O halde bayrak hür bir milleti temsil eder. Bayrak ile milli marşı ise çok yakından ilgilidir. Zira bayrağı olan her hür devletin bir de milli marşı vardır. Bu marş ki, o milletin bayrağı göndere çekilirken milli duygularını kükreten ve “İşte hürüm bayrağım göklerde dalgalanıyor” dercesine istiklâlini dünyaya haykıran milli andıdır.
Antakya’da arablar ve Ermenilerin nümayişi
Görmenler Kırıkhan’da: Kasabada Binlerce türk istiklâl marşını söyliyerek görmenleri karşıladılar
Millî Marş Meselesi
Çok saygı değer Abidin Daver Bey, Bundan bir ay kadar evvel Hem Nalına hem Mıhına sütununuzda Romanyalıların İstanbula gelişlerinden ve İstiklâl marşımızı hemen...
"Türk bayrağı da, cumhuriyet de, istiklal marşı da Türk milletinin teminatıdır."
… Mehmet Akif herkesindir. Mehmet Akif çok büyüktür
Nuran Özlük - Türk Basınında Mehmet Akif Ersoy Polemikleri
– Evet, diyor, İstanbul'dan, mücahede aleyhine fetva çıktığı gün ayrılmıştım. Üsküdar'dan araba ile şimdi ismini hatırlayamadığım bir köye gittik, orada Cuma'yı tuttuk.
Bugün İstanbul bayram ediyor; çünkü, bugün, onun kurtuluşunun, Türk ordusuna tekrar kavuştuğu uğurlu ve kutlu günün yıldönümüdür.


