Sinemalarda aktüalite filmi gösterilirken, bazan birkaç kere istiklâl marşı çalındığı oluyor. Her seferinde ehalinin yarısı ayağa kalkıyor. Kalkmıyanlara da ihtarlarda bulunanlar oluyor.
İstiklâl marşı çalarken elbet ayağa kalkılır. Fakat sinema karanlığı bundan müstesna değil midir? Zümresine dahil olduğumuz diğer demokrat milletler, -meselâ Fransızlar, İngilizler- nasıl yapıyorlar? Marseyyez’i sinemada işiten Fransız ne tarzda hareket ediyor? Bizde bu beynelmilel kaidelere göre hareket edelim. (Tahkikimiz, sinemaların istisna teşkil ettiğidir.)
Biz onlardan ayrı bir kaideye tâbi olup kalkmağı kabul edeceksek bile, bunu hep birlikte tatbik edelim. Yarımız ayakta, yarım oturmuş, büsbütün çiğ düşüyor.
13 Temmuz 1939, Akşam, s. 1
“Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar.” Evet, bu da Türk milletinin (topyekûn medeniyet düşmanlığına) belge gibi gösteriliyor.
Âkif, öbür duvar dibindeki yatağında yarı doğrulmuş, gecelerden beri yaptığı gibi, taş duvara bir mısra daha kazıyordu.
Mehmed Akif de Namık Kemal gibi, ilk manzumelerinden sonra, ruhlarının kemal çağında, manzum bir şey söylemeğe hazır oldukları zaman yalnız vatanı söylemek için ağızlarını açan, sayıları pek az, o kadar az ki yalnız kendilerinden ibaret iki vatan şairimizden biridir.
Fransız mekteplerinde çocuklara şair Alfred de Vigny'nin Kurdun Ölümü diye meşhur bir şiiri okutulur.
Gazetede okudum, dilimiz, dünyada en çok konuşulan ilk beş dil arasındaymış. Beni önce biraz şaşırttı bu.
Mehmet Akif'in İstiklâl marşında “İstiklâl” kelimesi bulunduğu için, bazı muhalifler...