Zindeliğin en üstün derecesinde bulunan Türkiyede Türk milletinin maneviyatının mümessili olan marş her yerde, her keyfe göre her delikanlının aklı estiği zaman söylenemez ve söylenmemelidir.
Ankaradayım. Bir dostumun evindeyim. Çocukların gözleri ellerindeki piyango biletlerinin numaralarında.
Radyodan bir ses geliyor:
“– Milli piyangonun bilmem kaçıncı serisinin bilmem kaçıncı keşidesi bugün İstanbulda Eminönü Halkevinin büyük salonunda yapılmıştır. Merasime istiklâl marşı ile başlanmış ilâh…”
Bu ne lahana turşusu ne perhiz!
Bir tali oyununun daha doğrusu bir yarı kumar seansının “besmele” sini istiklâl marşı ile çekmek hakkını bu Baylar nereden alabiliyorlar? Bu ne laubaliliktir!
Çok zarif döşenmiş, küçük ve ılık salonda oturanlara baktım:
Hepsinin yüzlerinde bir hayret belirmişti.
Mezunen anavatana dönmüş bir konsolos olan ev sahibi:
– Buna nasıl müsaade ediliyor? – diye mırıldandı –
Yüksek tahsil görmüş, kibar bir Bayan olan zevcesi;
– Bir halkevinde istiklâl marşı lazım gelen dikkatten mahrum bulunursa başka yerlerde kimbilir daha ne laübalilikler yapılmaz! – diye söylendi –
Mütekait bir kurmay Albay hiddetini gizleyemedi. Gözlüğünü düzelterek;
“– Bayrak maddemizin sembolüdür. dedi. Marş mâneviyatımızı temsil eder. Bunlardan başka tek mukaddes hüviyet kalır: Devlet reisi. Her şeye ve her kimseye karşı bir aile teklifsizliği gösterebiliriz. Bu, nihayet sevgimizi ve alâkamızı izah eder. Fakat devlet reisini, bayrağı ve marşı severken mutlaka bir protokole, bir teşrifata riayet şarttır.”
O kadar güzel söylemişti ki, ilâve edecek tek fikir bulamadım ve muhterem emekli albaya sözlerini hafızama nakşetmekle iktifa ettim.
Evet… İstiklâl marşımız için bir an evvel bir “teşrifat” şekli tesbit etmek ve bunu sür’atle tamim etmek lüzumu karşısındayız. Geçenlerde bir takım vatandaşlar, “Afrodit meselesi” esnasında, mürafaa halinde bulunan bir hâkimimizin kapısında istiklâl marşına bir tehdit nârası şekli vermek istemişlerdi. Dün piyango çekilirken; bir Halkevimizde istiklâl marşı söyletmemeyi akıl edemediler. Ve kimbilir, köşede bucakta ne mânasız yerlerde ve ne sudan sebeplerle “maneviyatımızın sembolü” olan bu ilâhi ahenk ne gibi laubaliliklere maruz kalıyor?
İnkisar arifesine geldiği günlerde Fransada bir zamanlar üç renkli milli bayrağı bir fışkı yığınına saplamış olan Güstav Herveye kahraman nazarı ile bakılırdı.
İnkıraz arifesine geldiği günlerde bozgunculardan ve vatansızlardan mürekkep nümayişçiler polis ve jandarma kuvvetlerine hücum ederken “Marseillais” marşını söylerlerdi.
Bir islâm devletinin inkıraz arifesi yaklaşırken halife Velit sarhoş ve çıplak kadınlardan mürekkep saz heyetlerine kur’andan âyetler okuturdu.
Hayır!..
Zindeliğinin en üstün derecesinde bulunan Türkiyede Türk milletinin maneviyatının mümessili olan marş her yerde, her keyfe göre her delikanlının aklı estiği zaman söylenemez ve söylenmemelidir.
Buna ait protokolün projesini hazırlamak salâhiyeti Kültür Bakanına aittir sanırım.
Nizamettin Nazif (Tepedelenlioğlu), İkdam (Sabah Postası), 2 Şubat 1941, s. 4
Bundan birkaç sene evvel, Mehmet Âkif Bey’in vatanperverâne bir şiiri Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edilmişti. Bu şiirin güzelliği ve bedi’î kıymeti hakkında söz söylemeğe lüzum görmeyiz. Mehmet Âkif Bey’in manzumesi cidden yüksek bir sânihanın eseridir ve bu eser, Büyük Millet Meclisi’nde ilk defa olarak Antalya Mebusu Hamdullah Suphi Bey tarafından inşad edilmek gibi bir hüsn-i talihe de mazhar olmuştur.
Cumhuriyette çekiç, Abidin Daver, muharririmiz Nurullah Atacın gazetelerimizde “Akifin mezarı” hakkında çıkan bir yazısına tariz etmektedir. Abidin Daver dostumuza biz cevap verecek değiliz. Bunu Nurullah Ataç –Lüzum görürse– sütununda yapar. Biz yalnız üstadın ne dediğini şöylece kaydedelim:
stiklâl Marşı'nı yazması için yapılan ısrarlara rağmen Âkif, içinde para olduğu için teklifleri geri çevirir. Sonra Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin kazandığı takdirde ödül verilmeyeceğini
Fikri kavmiyeti telin ediyor Peygamber, diye bar bar bağıran Akifi milliyetperver bir adam sayıyorlar...
Âkif “Milli” olamaz!
İstiklâl savaşımızın en zorlu günlerinde, manevi cephede yapılmış olan büyük ve muzaffer savaşın eşsiz kahramanı...
Akif’in milliyetçilik hislerinin coşkun bir ırmak halinde çağladığı şiirlerinde en başta İstiklâl Marşı’nı saymak gerekir. Onun milletimiz hakkında sahip olduğu fikirlerinin ve...
Ufuksuz, berrak semaların yüksekliğinde Türklüğün asil ruhunu.. insanlık için istibdada,