Dünkü muhterem gazetenizde “Bu ne hürmetsizlik” başlığı altındaki yazınızı çok büyük bir tessürle okudum. Bayrağımıza ve millî marşımıza hürmet etmiyenlere denecek sözü okuyanlarına bıraktığınız bu yazınız bana eski bir hikâyeyi hatırlattı. Müsaadenizle anlatayım:
Abdulhamid devrinde İngiltereye vapur mübayaasına giden bahriyeli bir heyetimize resmî bir ziyafet veriliyor. Bu ziyafette İngilizler millî marşlarını söylüyorlar. O zaman böyle millî duygu ve millî varlığımızı gösterecek bir marşımız olmadığından heyetimiz arasındaki zeki ve memlekete bağlı bir genç, heyetin düşeceği fena vaziyeti düşünerek hatırına gelen bir çareye tevessül ediyor ve arkadaşlarına hitaben kimsenin işitmiyeceği bir şekilde:
— Aman arkadaşlar çok fena bir duruma düşeceğiz, beni takip edin ne yaparsam ve ne söylersem siz de tekrar edin diyerek İngilizlerden sonra ayağa kalkarak “Kargada seni tutarım aman kanadını yolarım aman” diye söylemeğe başlıyor. Arkadaşları da bu genci takip ederek vaziyeti kurtarıyorlar. Tanrıya çok şükür ki, bugün “Kargada seni tutarım aman” gibi mânasız şeyleri marş diye okuyacak bir vaziyette değiliz. Millî benliğimizden fışkırmış güzel bir millî marşımız var.
Tam mânasile millî varlık ve şerefimizle cihanda en yüksek bir kıymet ifade ettiğimizden dolayı gurur duyuyoruz. Milliyeti en geniş ve en güzel bir şekilde idrak etmiş asil bir millet şuurunu taşıyoruz.
Millî hislerimize en temiz surette bağlı olduğumuzu her vesile ile dosta düşmana isbat ediyoruz.
Millî marşımız bizim benlik, varlık, haysiyetimiz ve şanımızın ifadesidir. Kısacası bizim şerefimizdir. Ona hürmetsizlik yapanlara şerefsiz derler.
H.K, Yeni Mersin, 24 İkincikânun 1941, s.1
Millî marşımız bundan tam kırk yıl önce, 25 Mart, 1921 (12 Mart 1337) tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce resmen kabul edilmişti. Bu yıldönümü vesilesiyle eşsiz eserin ve büyük
Karabekir, Genelkurmay Başkanlığı'na da Akif’in İstiklal Marşı ve bestelenmek için bunun Paris'e gönderilmesi tasarısı hakkındaki eleştirilerini bildirir.
Bir millî marş bestesi için müsabaka tertip edildiğini gazeteler yazdılar. Bu müsabakaya şimdiye kadar hiç bir musikişinas iştirak etmemiş.
Mısır’a gidişini ne mânâsız şeylere verdiler. Şapkadan ürktüğünü söylediler...
Bu kadar idealizm, bu kadar hakikat sevgisi taşıyan, zulümden, istibdatdan bu kadar yiğitçe bahsetmesini bilen bir adama küfür etmek değil, onu alnından öpmek yaraşır.
Müzikle doğrudan ilgili olmasalar bile, pekçok vatandaşımız gibi okuyucularımız da İstiklal Marşımızın halkımız...