İstiklal marşı, bir kere marş olarak yazılmamıştır...

Millî marşımız nasıl bestelenmelidir?

Millî marş yepyeni bir kafadan doğmalı ve yepyeni bir kafa tarafından bestelenmelidir

Bir millî marşa olan ihtiyacımız etrafında yaptığımız neşriyat, şehrimiz musiki âleminde ve Darülfünun muhitinde derin akisler uyandırmıştır. Bilhassa tanınmış bestekârlarımız, bu neşriyatla derhal alâkadar olarak millî Türk marşında aranılması lâzım gelen vasıflara dair aralarında münakaşalara başlamışlardır. Darülfünun müderrislerinden bazı zevat telefon vasıtasile konservatuvara müracaat ederek bu meseleye dair malûmat istemişlerdir. Salâhiyettar musiki üstatları, yapılacak millî marşın güftesi için bir müsabaka açılmasına pek taraftar değildirler. Böyle bir teşebbüsün neticesiz kalmağa mahkûm olduğu iddia edilmektedir. Bunun daha ziyade bir vatan borcu gibi telâkki edilmesi ve şair ve bestekârlarımızın hiç bir maddi menfaat gözetmiyerek işi sadece şeref ve vazife noktasından mütalea etmeleri çok muvafık olacağı kanaatı umumîdir, Muhiddin Sadık Beyle görüşerek millî marş hakkında noktai nazarını öğrenmek istedik. Muhiddin Sadık Bey diyor ki:

— Bence millî marşın güftesini yapacak zat musiki ile türkçe lisanının, mutabakatını çok iyi bilen birisi olmalıdır. Millî marşı yeni Türk harsı ile yetişmiş genç san'atkârlarmızdan bekliyebiliriz. İstiklal marşı, bir kere marş olarak yazılmamıştır. Daha ilk mısrada "Korkma!.. diye başlıyor. Biz, korkan bir nesle değil, İstiklâl harbini yapan kahraman nesle hitap eden bir güfte istiyoruz. Bugün ben kendimi bile eskilerden addederim. Millî marş, yep yeni bir kafanın içinden doğmalı ve gene yepyeni bir kafa bunu bestelemelidir. Fransız millî marşı "Marseillaise" i Roger de Lisle isminde halk içinden yetişen biri yapmıştır. Almanların millî marşını yapan Frederik Hendel de gene halk tabakasına mensuptu ve bir ahcının oğlu idi. Herhangi bir bestekâr, ilk evvel, yazacağı eserin hangi saz için yazıldığını bilmelidir ve hangi saza göre yazıyorsa o sazın bünyevi teşekkülâtını bilmelidir. Bizim marşımız hem sesle, hem de musiki alâtı ile taganni edilebilir bir marş olacağına göre beste hem "Hymne" hem de "marş" a uygun olmalıdır. Şu halde bestekâr, bunun evvelâ insan sesi ile terennüm edileceğini düşünerek sesin kabiliyetini de hesaba katmak suretile beste yapmalıdır. Ve bestedeki ifade kudreti, musikide de aynen muhafaza edilmelidir. Güftenin musiki halinde teganni edileceği düşünülerek cümlelerin kısa olmasına itina edilmek gerektir. Fikrimce mısralar, 6 nihayet yedi heceyi geçmemelidir. Savtî besteye gelince seslerin arasındaki fasılalar birbirinden pek uzak olmamalıdır. Şimdiye kadar bu kabilden yazılan marşları tetkik edecek olursak hiç birinin bu seraiti haiz olmadıkları görülür. Bizde yapılan marşlar, "Hymne" şeklinde tekellümî musiki değil, ancak bandoların, musiki âletlerinin çalabileceği bir şekilde bestelenmiştir. Son söz olarak tekrar edeyim: Millî marş yazmak ve bunu bestelemek, bir millî heyecan meselesidir.

...

Muhiddin Sadık, Milliyet, 17 Kânunuevvel 1931, s. 1-6

 

 

“İstiklâl Marşı marşların en büyüğüdür; ölümsüzdür..."

Çünkü en büyük hâdisenin yazdırdığı marştır, iman ve azim ordularının bütün dünyaya, bütün kâinata bu iman ve bu azmin, ebedi yankılar bırakan okuyuşudur: 

Fikrete Yapılan Taarruz Karşısında

Bu kadar idealizm, bu kadar hakikat sevgisi taşıyan, zulümden, istibdatdan bu kadar yiğitçe bahsetmesini bilen bir adama küfür etmek değil, onu alnından öpmek yaraşır.

Metin Önal Mengüşoğlu - Müstesnâ Şair Mehmed Âkif

Bence İstiklal Marşı, Mehmed Âkif nezdinde neticede bir şiirdir. Onun modern bir ayine dönmesini ve dönüştürülmesini arzular mıydı?

"Mehmet Akif, kendinden geçmişti. Dudaklarından kendi yazdığı İstiklâl Marşı’nın mısraları dökülüyordu."

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 temmuz 1922 tarihli oturumunda, Erzurum Milletvekili Salih Efendi’nin Kurban Bayramını tebrik etmek üzere Batı Cephesi’ne

"Milli Marşımıza dil uzatamazsınız!"

Milli Marşımızda Âkif :
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli,

"Bu beste Akif'in şiirine kör topal uydurulmuştur."

Yeni Adam'ın 16’ıncı sayısında Şair Mehmet Akif hakkında ankete bir cevabım neşredildi. Bu cevaba mecmuamızın 173'üncü sayısında Sadettin Öcal "inkar edilemiyen sanat" diye bir cevap veriyor.

M. Zeki Cevahircioğlu, Bahaeddin Cebeci - Mehmed Âkif Armağanı

1913 de memuriyetten istifa ettikten sonra Âkif’in mücahedesini hızlandıran gezi olanakları ve 1914 dünya savaşı onun için verimli kaynaklar oldu.