…
İki ay boyunca, Atsız hocam oldu: Hitler gibi, gerçekten perçemi geniş alnına düşerdi ama, namuslu ve dürüst bir adamdı; herkesi şaşırtan özelliği, kimi derse kaldırsa Akif'in İstiklal Marşı'nı -tam metin- ezbere okumasını istemesiydi. Çoğu beceremez, süklüm püklüm, sırasına dönerdi. İlk becerenlerden biri olmuştum, beni gözü tutmuştu sanıyorum. Yüksek sesle, kavga eder gibi konuşur, derslerinde ırkçılık/turancılıktan söz etmezdi; daha çok kültürümüzün, Asya kökeninden koparılmak istenmesinden yakınıyordu, öteki Türk kültürlerine 'yabancılaşmış' olmamızdan!
…
Atilla İlhan, Cumhuriyet Söyleşileri 1-Bir Sap Kırmızı Karanfil, Bilgi Yayınları, 1998, Ankara, s.80
İstanbul radyosu nihayet yola geldi. Evvelki akşamdan itibaren, İstiklâl marşını çalmağa başladı.
Akif’in milliyetçilik hislerinin coşkun bir ırmak halinde çağladığı şiirlerinde en başta İstiklâl Marşı’nı saymak gerekir. Onun milletimiz hakkında sahip olduğu fikirlerinin ve...
Mehmed Âkif Bey, İstiklâl Marşı’nın ifâde ettiği mânâda bir milliyetçiliğe taraftardır. On kıt’alık İstiklâl Marşı’mız, bir milletin bütün fertlerinin, âdeta bir ağızdan, birbirlerine,
Arkadaşımız Nurullah Ataç Şair Mehmet Akif için yazdığı bir yazıyla Akif'in hayranlarından bazılarını bir hayli sinirlendirmişti.
San'atkâr elinde kalem, dokunduğu yerden nur çıkaran bir peygamber asasıdır. Fakat, dokunduğu yer, ya bir kuru taş olmalı, ya bir kara toprak.
Milli marş yahut milli Hymne tekmil halk tarafından ezberlenebilecek bir kabiliyette olmalıdır. Meselâ, rastgele bir köylü, bir çoban, milli marşı, kolaylıkla teganni edebilmeli, güftesini okumalı, mânasını anlamalı ve milli marşa karşı sevgi ve hürmet beslemelidir.
İçinde milletimizin binlerce savaş destanını yazan tarihin üzerine elimizi basarak barışa andiçiyoruz.