"Yunan canavarının da artık tek dişi kalmıştı"

…Anadolu alevler içindeydi. Camilerde diri diri insanlar yakılıyordu. Çoluk-çocuk,  genç-ihtiyar ayrılmıyordu. Bunlar Anadolu’yu "sözde uygarlığa açmak için" gelmiş olan yunan askerlerinin eseriydi. Klasik yunan uygarlığının mirasçıları olduklarını iddia ediyorlardı. Uygarlık, çocukları, kadınları, yaşlı nineleri camilere istif edip diri diri ateşe vermekse, Türk şairi böyle bir uygarlığa isyan etmekte haklı sayılmazmıydı: "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar"… Yunan canavarının da artık tek dişi kalmıştı, Anadolu kıyısında tutunabilecek son tırnağı da sökülmek üzereydi . 

Bilal N.Şimşir, İngiliz Belgeleri ile Sakarya’dan İzmir’e 1921-1922, Milliyet Yayınları-1972

 

Tarihimiz Uçurumun Eşiğinde…

Yirmi beş yaşında gençlerimiz münşîyi, vak'a nüvis ve divan şairini şöyle bir tarafa bırakalım, İstiklâl Marşını okurken...

İstiklâl Marşı, İstiklâl Harbinin manevî cephesinde yapılmış büyük ve muzaffer bir taarruzdu.

İstiklâl marşı şairi Mehmed Akif öldü. Onun ölüm haberini duyar duymaz, İstiklâl marşının İstiklâl Harbinde,

Nazım Hikmet: "Bizim İstiklâl Marşında aksayan bir taraf var"

Saat beşe on var.
 
Kırk dakika sonra şafak
    sökecek.

Ret Sedaları

İstiklâl Marşı’mız Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart 1337 tarihli celsesinde görüşülmüş, 12 Mart 1337 tarihli celsesinde ise resmen kabul edilmiştir.

"Türk İstiklâl Marşı, büyük bir milleti ebediyen ayakta tutacak kadar sağlam ve târihî mısrâlarla örülmüştür."

Mehmed Âkif, hayâtı, şahsiyeti, îmânı ve eserleriyle, bizim sanat ve cemiyet hayâtımızda hadise uyandıran büyüklerimizdendir.