Derneğimizin tertip ettiği "Türkiye'den Türkeli'ne Varalım" serlevhalı panel 7 Rebiulahir 1445 (22 Ekim 2023) Pazar günü İstanbul'da yapıldı.
Şehitlerimiz için Kur'an-ı Kerim okundu ve saygı duruşunda bulunuldu. Teşrik tekbiri, salat-i ümmiye ve İstiklâl Marşı'nın 10 kıtasının okunmasının ardından İstanbul Şubemiz Yönetim Kurulu Üyesi İlker Çokgör'ün neden şarkı söylediğimize dair yaptığı izahatten sonra İstiklâl Korosu Türk Musikisinden mahur makamında dokuz eser icra etti.
Panelde Genel Başkanımız Durmuş Küçükşakalak, İkinci Başkanımız Gökhan Göbel, İstanbul Şubemiz Sekreteri Yusuf Ay ve İstanbul Şubemiz Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Kesgin söz aldılar.
İlker Çokgör:
Selamun aleyküm,
İstiklâl Korosu olarak İstiklâl Marşı Derneği panellerinde Türk musikisi eserleri icra ediyoruz. Bugün konserimizden önce bir izahatta bulunmayı münasip gördük. Aslında çeşitli vesilelerle niçin şarkı söylediğimizi İstiklâl Marşı Derneği çatısı altında beyan etmiştik. Fakat bugün Filistin'de yaşanan gelişmeler sebebiyle hâzirundan belki içinden veya dışından tepki gösterecek biri olabilir, buğz edecek biri olabilir endişesiyle hareket ederek böyle bir izahata karar verdik. Aslında buna gerek de olmayabilirdi fakat bugün maalesef insanların kahir ekseriyeti medyanın ve giderek sosyal medyanın manipüle ederek, şartlandırarak düşündüğü insanlar olarak bulunuyorlar dünyada. Bu yüzden biz de böyle bir izahatta bulunmak zorunda kalıyoruz.
Biz niçin şarkı söylüyoruz? Bir Türk sesini temayüz ettirmek üzere. Bu Türk sesi kavramını ister gerçek manasıyla kavrayalım ister mecazen. Bir Türk sesi var ve biz bu Türk sesinin yarattığı saha içerisinde başta kendimiz bulunuyoruz ve bunu da insanlara duyurmak istiyoruz. Bu Türk sesi dediğimiz şey yazıda kendisini gösteriyor, dilimizde kendisini gösteriyor. Zaten yazıyla dili ayıramayacağımızı defaatle söyledik. Ve tabii ki ses kavramı dolayısıyla musiki de burada hususen yer alıyor. Biz Türk musikisi eserleri söylerken, icra ederken bir eğlence amacı gütmüyoruz. Az önce belirttiğim gibi bu Türk sesini temayüz ettirmek ve bunu insanlara duyurmak üzere bunu yapıyoruz. Bu bakımdan bugün yaşayan musikişinasların da çoğundan, geçmişte yaşamış musikişinasların da çoğundan bir noktada ayrılıyoruz. Yani sözgelimi Ahmet Rasim'in tutmuş olduğu yol da bu bakımdan bizden biraz farklı ya da bizim yolumuz da, bizim Türk musikisine bakışımız da biraz farklı. Meşhur meseldir: Ahmet Rasim Bey pek çok geceler eve gitmezmiş. Dost meclisinde müzikle, sohbetle -ve içkiyle tabii ki- günü geçermiş. Ve bir sabah karısı, Ahmet Rasim Bey evden çıkarken “Geç kalma erken gel” demiş ve Ahmet Rasim Bey bundan müteessir olmuş ve o teessürle yol boyunca "sakın geç kalma erken gel" diye sayıklarken o karısının son sözünü -mefâilün mefâilün vezninde- buna eklemiş "bu akşam gün batarken gel / sakın geç kalma erken gel. Ve dakikalar içerisinde bu güfteyi bitirmiş. Yolda Tatyos Efendi'yi görmüş ve kendisine bu güfteyi söylemiş. Tatyos Efendi de hemen besteleyivermiş o gün. Ve akşam yine dost meclisinde o eseri de söylemişler ve Ahmet Rasim Bey yine eve gitmemiş. Biz bu noktada Ahmet Rasim Bey'den de ayrılıyoruz. Yani her ne kadar Ahmet Rasim Bey'in bir eserini koromuzda icra etmiş olsak da. Biz bir Türk sesinin varlığından haberdar olan insanlar olarak bunu insanlara duyurmaya çalışıyoruz. Niyetimiz bu. Şimdi sâzende ve hânende arkadaşları sahneye davet ediyorum.
Sınıf Bilinci’nin ikinci merhalesindeyiz. Evvelce Güz, Kış, Bahar, Yaz olarak dört nüsha neşrettiğimiz Sınıf Bilinci’ni bu sene sekiz nüsha neşredeceğiz.
Şanlıurfa şehri Türkiye’nin bir parçası değildir; Türkiye Şanlıurfa’nın büyütülmüş bir hâlidir. Eğer dünyada Türkiye diye bir yer varsa bu, Urfa’nın 780.000 kilometrekareye çıkarılmış/büyütülmüş olmasındandır.
Derneğimizin hazırladığı "Takvim Risalesi" neşrolundu.
Hicreti başlangıç kabul etmek dünyayı Müslim-gayrimüslim olarak ikiye ayırmak, takvim olarak İslam takvimini, saat olarak İslam saatini ve yazı olarak İslam yazısını benimsemek demektir.
"Türk Varlığına Sarılmak" paneli 28 Şevval 1443 (29 Mayıs) Pazar günü İstanbul'da yapıldı.
8. nüshamız İsmet Özel’in “Kaçmak İsterken Vuruldu” şiiriyle açılıyor. Devamında bir de şiirin lugatçesi var.