"Aklımızın bir başka yerimizde değil de, başımızda olması esastır. Etrafınıza bakın; aklı midesindeki insanlar ciddiye alınmak için deli taklidi yapıyor. Bu tavır Türkiye'yi hiçbir sahile yanaştırmayacaktır. Sarsıntı hissedilir hissedilmez, aynı gemide olduğumuzu söyleyenlerle karşılaşırsınız. Bunlar bize forsa olmaklığımızı kabule zorlayanlardır. Bunlar bize aklımızı başımıza almamız gerektiğini söylemez. Çünkü onlar da bilir ki, sahile gemiyi bir baş, bir kaptan yanaştırabilir. Selâmetin nişanesi aklın başta olmasındadır. Derya ortasında çaresiz kalmak, imamsızlıktan başka bir şeyin sonucu sayılmasın."
İstiklâl Marşı Türk milletinin geleceğinin karartılamayacağı konusunda hem bir vaat, hem bir teçhizat, hatta mühimmat olarak düşünülmüştür.
İstiklâl Marşı Ankara’da yazıldı; ama ilk defa Kastamonu’da Nasrullah Camii’nde okundu.
Kaç yüz yıl oldu ki, “Türk olsaydı Türkiye’ye bunu yapar mıydı?” sorusunu sorduran idarecilerimize alkış tutarak yaşıyoruz.
Bizim dünyada iki sistemi olan müzikten birisi olan Türk müziği elimizden alındı.
"'Eğer bizi Avrupa Birliği'ne almazlarsa Kopenhag Kriterleri'ni Ankara Kriterleri yapar, yolumuza devam ederiz' demek, 'biz gâvurlaşmaktan asla caymayacağız...
"Türkçe bir kavmin dili değildir. Türkçe bir itikad dilidir. O da İslâm'dır.
"Türkiye'nin varlığı, dünyada İslâmiyet'in hâla bir siyasî organizasyon ve bir askeri güç olarak mevcut olduğunun gösterilişidir.