"1945 yılında Almanlar savaşı kaybettikleri zaman, Ernst Jünger’in tespit ettiği üzere, bütün milletler savaşı kaybetti. Buna mukabil irili ufaklı bütün şirketler savaşı kazandı. Yani 1945 yılından sonra dünya artık milletlerin değil, şirketlerin söz sahibi olduğu bir dünyadır. Şirketler hiyerarşisi bize acılı bir yarım asır yaşattı. Burada bizlerin bütün meselesi ne olsa gerek? İstiklâl Marşı Derneği bu soruya cevap veriyor: Meselemiz, Türk milletinin bu kaybeden milletler arasındaki (varsa) yerinin ve (varsa) mümeyyiz vasfının tefrikidir."
İnsanlar kâfirler eliyle, kâfirler diliyle öyle bir yola sokuldular ki her parçanın diğeri aleyhine işlediği bir terkip esas alındı.
1921 yılında olduğu gibi Türklerin tarih sahnesinden silinme tehlikesi bugün de var.
İslamiyet’in faidesine değil; onun istismar ve suistimaline talibiz cümlesi bariz bir metod olarak asırlardır yürürlüktedir.
Türk milleti birçok kavmi bünyesinde erittiyse, bunu herhangi bir kavme mahsus kültür içinde erimemiş olmasına borçludur.
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra İstiklâl Marşı sanki bir vitrin malı gibi algılandı; ne dediğine hiç kimse kulak vermedi.
"Müslümanlar asla şirke rıza göstermeme hususundaki hassasiyetleri dolayısıyla diğer dini geleneklerden ayrılırlar.
Bizim hem İstiklâl Marşı Derneği olarak, hem de Türk olarak insanlara göstermemiz gereken şey kulluktan yüksek bir mertebenin olmadığıdır.
"Türkiye'de, İstiklâl Harbi’ni kaybedenler bir an pes etmedi, İstiklâl Harbi’ni kazananlar bir an söz sahibi olmadı."