Biz Türkler diyâr-ı Rûm’u vatanımız haline getirmekle kalmadık, aynı zamanda orayı İslâm topraklarına göğüslük edecek özelliklerle bezedik. Kaç yüz yıl oldu ki, “Türk olsaydı Türkiye’ye bunu yapar mıydı?” sorusunu sorduran idarecilerimize alkış tutarak yaşıyoruz. Halen “Türk mü, Türkiye’ye bunu yapan?” sorusuyla kendimiz yiyip duruyoruz.
"İstiklâl Harbi öncesinde yağmalanması başarılamayan Türk toprakları, bugün bu tehlikeye maruz bırakılmış haldedir. Bunun da en parlak sloganı...
"Millet hayatı için arkamızı birbirimize dayamamız lazım. Ama arkamızı dünyaya yaslamışsak,
"Bizim vatanımız kâfirle çatışmanın ve ona galebe çalmanın temin ettiği bir yaşama alanıdır.
Bizim kendimize mahsus bir hayatımız olması ve dünyada yaşanacak yer olarak Türkiye'nin işaret edilmesine sebep olacak bir donanıma sahip olmamız bizim şuurlu bir şekilde iktisadî bir düzenlemeye başvurmamızla mümkün olacak.
Şu anda da eğer insanlar Müslümanlığını, "yerine başka bir şey konamaz bir değer" ...
"Her şeyin nasıl bir yeri olduğunu anlamamız lazım. İslâm, başından beri bu topraklarda bir itikadî