Biz 1839’da Müslüman olarak neyi kaybettiysek 1923’te onu geri aldık. O da: “bu topraklarda sözü geçen insan Müslüman’dan başkası değildir.” Biz bunu 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla geri aldık. Şimdi, hiç kimse düşünmedi bunu. Hicretle bunun bağlantısı ne idi? Biz Mekke ve Medine’yi kaybettik mi, kaybetmedik mi? Kimdik biz kaybetmiş olanlar? Müslümanlardık. Öyle değil mi? Yani Mekke ve Medine’yi Araplar mı kazandı? O halde Cumhuriyet’in ilanı aslında İslâm ümmetinin ikinci hicretidir. İlk hicretimiz Asr-ı Saadette olmuştur ve Cumhuriyet’in ilanıyla beraber biz ikinci hicreti yaşadık. Yani bizi sadece Mekkesiz değil, Medinesiz de bıraktılar. Dolayısıyla, bütün cumhuriyet tarihi bizim, Müslümanların medeni hayatı olmak zorundaydı. Medeni hayatımız bizim 1923’te başlıyor olmalıydı. Ve bu yapılmayacak bir şey değildi. Ama bunu insanlara değil hatırlatmak -insanları dini uygulama bakımından öyle zor noktalara sürüklediler ki- insanlar böyle şeyleri düşünmek bir tarafa “yahu işte hiç olmazsa dua edebilelim” üstelik bu duanın namaz kılmak olduğunu da askıya alarak… Yani böyle bir duruma icbar edildi insanlar.
Millet hayatının ne olduğunu umursamayan ve olmaması gereken, yani bir geleceği olmasını kendisi için kötü bulan insanların çok etkili olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
"Dünya mı, Türkiye mi, hangisini feda edeceğiz? Türkiye'ye karşı dünyayı tercih etmek itikadi olarak
"Dünyada dini ile milliyeti yekvücut, yekpare olan bir unsur vardır, onun adı da Türk'tür. Kendi bünyende din ve milliyet farkı gözetirsen
Eğer Hz.Muhammed (s.a.v) son peygamber olarak gönderilmemiş olsaydı insanlık kıyamete kadar sapıklık içinde kalacaktı.
İşler Türklerin Türkleri itaat ettirmesiyle yürümez. Ve zaten bu bir karakter olduğu için, bu bir tarihi rol olduğu için ‘eğik boyun’la bu rolün ortaya çıkmasına imkân yoktur.
“İstiklâl Marşı’nın Anayasa’dan çıkmasında bir mahzur yok.” diyen herkes Türkiye’nin bir birim olarak, bir ülke olarak varlığından vazgeçmiş demektir.
“Eğer Türkler Sakarya Meydan Muharebesi’ni zaferle sonuçlandırmamış olsaydı Anadolu’da bir tek Müslüman bırakmayacaklardı.”
"Bize dostluk gösterecek olan ancak kendine 'dost olarak Allah yeter' şiarını seçendir.