İstiklâl Marşı Derneği, İstiklâl Marşının kabulünü sağlayan meclis ile Lozan’ın kabulünü sağlayan meclisin aynı meclis olmadığını vurguluyor. Ve diyor ki biz ‘İstiklâl Marşı’ Derneğiyiz. ‘Lozan’ derneği değiliz. Bunun Sevr’in tercih edilmesi anlamına gelmeyeceği besbelli. Ama bildiğimiz şey şu: Eğer İstiklâl Marşı metin olarak ortaya çıkmamış olsaydı, biz ‘Türkiye’ diye bir yeri tarif edemeyecektik. Ve sonuçta Müslüman’ın sözünün geçtiği yer, aynı zamanda onun ibadet edebildiği yer olduğu gerçeğinin gereğinden de mahrum kalacaktık. İstiklâl Harbinin galibinin kim olduğunun tespitini amir İstiklal Marşı.
Eğer Hz.Muhammed (s.a.v) son peygamber olarak gönderilmemiş olsaydı insanlık kıyamete kadar sapıklık içinde kalacaktı.
Biz hak edilmiş şeyi elinde bulunduran bir milletiz, neyi hak ettiğimizi bilmemiz lâzım.
Kendi kurtuluşunu Türkiye dışında arayan bir insanın Türkiye’nin istiklâliyle ilgilendiğini söylemek çocukça bir şeydir.
İstiklâl Marşı bir hadis-i şerifle başlar: “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.”
"Millet hayatı için arkamızı birbirimize dayamamız lazım. Ama arkamızı dünyaya yaslamışsak,
"Direniş ve atılımla neyi kastediyoruz? Direniş sahası 780 bin kilometrekarelik Türkiye topraklarıdır.
"Bugün yaşadığımız modern veya post modern hayatı başlatan şey Türklerin tarih sahnesine çıkmış olmasıdır.
Biz Mekke ve Medine’yi kaybettik mi, kaybetmedik mi? Kimdik biz kaybetmiş olanlar? Müslümanlardık. Öyle değil mi? Yani Mekke ve Medine’yi Araplar mı kazandı?